McKinsey meselesini nasıl da alıp farklı yerlere taşıdık bir anda..Toplum olarak şu anda bu ayrışmaya o kadar müsaitiz ki..O kadar gerildik ve ayrıştık ki, doğruyu yanlışı ayırt edemez olduk, güvenimiz inanılmaz zedelendi bir birimize toplum olarak. Herşeyin altında bir eksik arar olduk. Fazlaca yıprandık, hasbi duygularımızı kaybedip savrulmaya başladık. Ön yargılarımızla hareket ediyor, oynanan oyunların cenderesinde sıkışıp kalıveriyoruz. Âdeta eksik arıyor, perde gerisine bakmadan hemen suçlamalara geçiyoruz. Acımasızca saldırıp, beraber aynı havayı soluduğumuz, sonuçlarından birlikte etkilenip zarar gördüğümüz, oturup kalktığımız yanıbaşımızdaki insanlarla ters düşüp acımasızca kavga edebiliyoruz. Bize bu durumu yaşatan ortak düşmanlarımızın ateşlerine odun taşıyoruz. McKinsey 'denetici' görüşmesi üzerinden bugün kıyametler koparıyoruz. Yok ülke ekonomisini ABD'lilere teslim edecekmişiz de, IMF'e borcumuzu kapatmakla övünüp durmuşken yıllarca, bu yabancı şirketle niye görüşmüşüz falan. Aynı şeyler mi şimdi bu iki durum? Bu benzetmeyi yapanlar ne kadar iyi niyetli olabilir acaba.. Etik olmayan bir olağanüstü ekonomik savaş ile karşı karşıyayız. Ve bu kıskaçta yabancı kaynak bulma zorunluluğumuz ortaya çıkmış. Bir taraftan yerli üretime ağırlık verirken diğer taraftan da ecnebi yatırımcıları ülkede şeffaf ve guvenilir bir pazar olduğuna inandırmamız gerekmiyor mu? Yabancı yatırımcıyı ülkeye çekmek için faiz artırımına bu gerekçeyle gitmedik mi?Oyunu kuralına göre oynamak gerekiyor. Duygularımızla hareket edecek olursak bu durumda kaybederiz. Dünya genelinde profesyonel olarak bilinen ve bir çok ülkeye denetici olarak hizmet üreten bu kuruluşla hareket etme durumunda değil miyiz . Amaç üzüm yemek olunca, bu görüşme ve gerekirse anlaşma sağlamak en doğru yöntem olmaz mı? Kaldı ki bu danışma firması proje getirecek ve bizim ekonomi kurmayları bu yöntemleri değerlendirip uygulayacak.McKinsey ülke ekonomisinde patron değil, danışman olarak yer alacak. Bugün kime sorarsanız, acilen dış kaynaklar ve yatırımcılar getirmemiz gerekiyor diye yorum yapmakta. Bunun yöntemi de buysa ne mahsuru olacak? Türkiye'de son yıllarda hazır ve nazır apronda bekleyen bir kesim var ki... Sormayın gitsin. Suyun üstünde bile yürüseniz, "çünkü yüzme bilmiyor" diye eleştiri yaparlar. Bu eleştiriyi yaparlarken de asla iyi niyet taşımazlar. Normal yollarla elde edemedikleri iktidarı bu tür yöntemlerle elde etmenin peşindeler. O sebeple de 16 yıldır bu ülke insanına bir türlü güven vermemişlerdir. Vermediklerindendir ki sandıktan mütemadiyen hezimetle çıkmaktalar. Neyse gelelim meselenin iç yüzüne...Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ilk olarak McKinsey adını ABD seyahatinde zikretti. Türkiye'de kıyamet koptu. Arkasından Bakan Albayrak NTV yayınına çıkıp meseleyi anlatsa da nafile... "İnsan inanmak istediğine inanır" hesabı...Peki işin gerçeği ne? Biliyorsunuz, Yeni Ekonomi Programı'nda tasarrufları, etkin kayıt dışı mücadeleyi, gelir artırıcı tedbirleri tüm bakanlıklarla koordineli şekilde sağlayacak bir Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi kurulacağı açıklandı. Şöyle düşünün: Bu ofis kamuda maliyetleri düşürüp, verimliliği artırmaya liderlik edecek önemli bir kurum... Ofis çalışmalarının nasıl olabileceği ve dünya örnekleriyle ilgili bir ön çalışma istendi. Hani, üniversitedeki araştırma raporları cinsinden...Farklı danışmanlık firmalarından öneriler toplandı. McKinsey de yöntem önerilerini sundu. Bu önerilere para filan da ödenmedi. Yöntem önerilerini inceleyen Hazine ve Maliye Bakanlığı, kurgulanacak çalışmanın kendi insan kaynağıyla yapılacağını söyledi.Anlayacağınız, McKinsey'le ne anlaşma yapıldı ne sözleşme... McKinsey çalışmasını sundu, sonra da evine döndü. Açıkçası başından beri McKinsey'in Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi'yle ilgili yaptığı, yapacağı zaten bundan ibaretti. O da oldu ve bitti. Ama dedim ya, apronda bekleyenler meseleyi anlamak istediği gibi anlayıp ortalığı velveleye verdi...