Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu.
Her ikisi de AK Parti'de önemli görevler verilmiş, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık yapmış isimler.
Şimdilerde her ikisinin birlikte ya da ayrı ayrı parti kuracaklarına dair haberler çıkmakta.
Kendileri de bu güne dek çıkıp da bu iddiayı yalanlamadı.
Hep bir nabız yoklaması, AK Parti tabanının tercih  değiştirmesi noktasında bir beklenti içerisindeler.
Abdullah Gül, CHP-HDP-FETÖ ittifakının çatı adayları olma düşüncesini, Akşener'in tek başına seçimlere girme kararı üzerine değiştirmek zorunda kalmış olmakla,

 AK Parti ve AK Parti tabanı ile ilelebet bağını koparmış, dönüşü olmayan yeni bir yola girmiştir.
İşte bu sebeple parti kursa da, Davutoğlu ya da Ali Babacan üzerinden kurulacak bir partiye el altIndan destek verecek olsa da, kurucusu olduğu parti tabanının kendisine olan güveni tamamen bitirmiş, Cumhurbaşkanı olarak zirvede bitirmesi gereken siyasi hayatında derin yaralar bırakmış olan bir isimdir artık.
Davutoğlu gerek sosyal medya hesaplarından gerekse de kendine yakın gazete ve yazarlar üzerinden, yeni bir partinin sinyallerini ve nabız yoklamalarını muntazaman yürütmekten imtina etmediğini görmekteyiz.
17 yıldır iktidar olan AK Parti'nin karşısında epey zamandır her seçimde alenen ya da gizlice muhalefet yürüten diğer siyasi parti ve terör yapılarının durdukları yerde duran Gül ve Davutoğlu, Bu siyasi partiler ve yapılar tarafından öncesinde eleştirilirlerken ve engellenmeye çalışılırken, bu günlerde kendileri ile ilgili çatı aday olmaları noktasında ve de parti kurdukları takdirde milletvekili verip destek olma vaatleri, nasıl da aynı hedefe kilitlendiklerini açık etmektedir.

Abdullah Gül birlikte ya da ayrı ayrı parti kurarlar mı bilemem.

Biraz da bu 31 Mart seçimlerinden çıkacak olan sonuca bağlı gözüküyor. Başarısızlık olursa hiç gözünün yaşına bakmadan yeni parti ya da partiler konduracaklardır. Bu netleşti.

Cumhur ittifakının 31 Mart'tan zaferle çıktıklarında bu cesareti gönderebileceklerini pek zannetmiyorum.

Erdoğan'ın gölgesi altında yüksek makamlarda siyaset yaptıklarından, mücadeleci yönlerinin ve de liderlik vasıflarının noksan oldukları cümlemizin malumu. 

Ne var ki 31 Mart seçimlerine giderken sergiledikleri bu tavır, seçim sonrasında söylem olarak değişse de bir itibarı kalmamıştır.