Zamanımız Var mı, Yok mu?


76 Görüntüleme

Zamanımız Var mı, Yok mu?
“Vaktim yok” cümlesi, modern çağın en dürüst yalanı olabilir. Hepimizin 24 saati var ama bazıları bu zamanı yaşarken, bazıları sadece harcıyor. Zaman yönetimi denildiğinde çoğu kişinin aklına ajandalar, uygulamalar ve renkli yapılacaklar listeleri geliyor. Oysa asıl mesele, zamanı nasıl planladığımız değil, neyi gerçekten önemsediğimiz.
Gün içinde saatlerce sosyal medyada gezmeye vakit bulup, beş dakikalık bir kitap okumaya zaman ayıramıyorsak sorun zamansızlık değildir. Sorun, önceliklerin farkında olmamaktır. Zaman, sessiz bir öğretmendir; ona kulak vermezsek dersini ağır ödetir.
Zaman yönetimi, her dakikayı doldurmak değil, bazı anları bilinçli olarak boş bırakabilmektir. Sürekli koşturan ama bir türlü yetişemeyen insan profili, aslında durmayı bilmediği için geride kalır. Verimli olmak, meşgul olmakla karıştırıldığında ise tükenmişlik kaçınılmaz olur.
Belki de kendimize sormamız gereken soru şudur: “Bugün ne yaptım?” değil, “Bugün yaptıklarım beni nereye götürüyor?” Zaman, geri alınamayan tek kaynaktır. Para kaybedilir, tekrar kazanılır; fırsatlar kaçar, yenileri gelir. Ama geçen zaman, sadece anılarda yaşar.
“Bir Bakmışız Akşam Olmuş”
Sabah “bugün çok verimli olacağım” diyerek uyanıp, akşam “zaman nasıl geçti anlamadım” cümlesiyle günü kapatanların sayısı az değil. Hatta neredeyse hepimiz bu kulübün doğal üyesiyiz. Alarmı erteleyerek başlayan gün, “bir bölüm daha” diye devam ediyor ve fark etmeden gece oluyor.
Zaman yönetimi denince çoğu genç için bu, sıkıcı bir yetişkin tavsiyesi gibi duruyor. Oysa mesele ders programı yapmak ya da her dakikayı planlamak değil. Asıl mesele, zamanın kim için çalıştığını fark etmek. Çünkü biz zamanı yönetmediğimizde, zaman bizi yönetiyor.
Beş dakikalık molalar yarım saate, yarım saatler “bir bakmışız üç saat”e dönüşüyor. Sonra da “hiç vaktim yok” diye yakınıyoruz. İlginçtir, zamanımız yok ama telefondaki haftalık ekran süresi raporu bize başka bir şey söylüyor.
Zaman yönetimi, hayatı ciddiye almak değildir; hayatı ertelememektir. Yapmak istediklerimizi “bir ara”ya bırakmak, o “ara”nın hiç gelmeyeceğini bile bile umut etmektir. Oysa küçük bir plan, büyük bir pişmanlıktan çok daha az yorucudur.
Belki de mesele zamanı yetiştirmek değil, kendimizi toparlamaktır. Çünkü zaman kaçmıyor; biz nereye harcadığımızı görmekten kaçıyoruz. Ve evet, yine akşam oldu. Ama yarın, farklı olabilir.
Sonuç olarak zaman yönetimi, saatle değil, bilinçle ilgilidir. Zamanı yönetmeye çalışmadan önce, hayatımızı ne yönde yaşamak istediğimize karar vermeliyiz. Çünkü zaman, kimin neye değer verdiğini asla unutmaz.
                                                                                                                                              18.12.25
 Ayşe Algün

Yazar

Ayşe Coşkun Algün

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *