VİCDANİ YOKSUNLUK


513 Görüntüleme

Yaşadığımız olaylar gün geçtikçe kendi içimizde bizleri umutsuzluğa sürüklüyor. Manevi çıkmazda hissettiğimiz anları yaşıyoruz çoğu kez. Dünya nereye gidiyor diye sürekli sorgulayan zihinle daha çok tükenmişlik yaşıyoruz. Ekranlar ölüm ,güvensizlik, kötülük kusuyor. Görüntü ve ses kirliliğinin alası çıkıyor karşımıza. Bilindik aşk dizileri fakir kız zengin erkek sarmalı.Başını izlediğinizde tüm sezonda neler olup biteceğini tahmin edebiliyoruz. Toplumsal tüm çirkinlikleri tüm mahrem duyguların nasıl gözler önüne serildiğine şahit oluyoruz. Kimin eli kimin cebinde belli olmadığı,Yasak ilişkilerin  ayyuka çıktığı. Sınırsız özgürlükler (özgürlük gibi sunulduğu) ki özgürlük insanın fikirleri ile yaşam şekliyle ,hayata bakışı ile oturuşu kalkışı ile olur.Bunca ahlaksızlık yığınını normalleştirme çabaları sonucunda genç beyinlerin algısı da değiştiriliyor. Toplumsal alt yapının çöküşü için yapılmayan hamle yok. Hayatımızı ,çevremizi kollamaya çalışmaktan yorgun düşüyoruz.  Doğru yaşamak için sarf edilen  gayret ve çaba o birilerinin gözünde seni geri kafalı, çağ dışı insan profillerine itiyor.Başkalarının gözünde ne olmanın çok önemi yok . Asli olan huzur ve vicdanımızın doğruluğu. Bizi biz yapan karakterimizden taviz vermeden hayatı rakamsal değil manevi boyutları ile hakkını vererek yaşamak.
Beynimizi meşgul etmek için içimizi ısıtan kedi,köpek,bebek videoları izliyor,doğanın güzelliklerini yansıtan videoları izlerken astral seyahate çıkıyoruz. An oluyor ki bir müziğin ruhumuza dokunan etkileri yağmurun nasıl ki bedenimizi arındırdığı gibi dokunuyor. Berraklaşıyor tüm ortam gözümüzde. Bir bardak çay, bir yudum kahve yolculuğumuza eşlik ediyor. Sanatın en göz alıcı renkleri göz kırpıyor ruhumuzun estetik yanlarına.
Her yüzde teselli aramaktan yaşadığımız kaygıları unutma yolunda ilerliyoruz.
Herkesin hikayesi çok farklı. Hayat kaliteli yaşama telaşı olanlar için iç burkan bir senaryoya dönüşüyor. Kişilerin  iç dünyasında kopan fırtınaları bilmiyoruz. Hangi yüreğe dokunsak kan revan. Nasılsın sorusunun cevabı  : nasıl olalım ki?  Oluyor çoğu zaman. İçimizdeki öfkeleri, kırgınlıkları, bezginlikleri unutma gayretiyle hayata tutunma çabası yaşıyoruz. Her çabalamanın bazen boşa gittiğini kendimizi müthiş bir çıkmazda hissettiğimiz anda Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in, "Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz." hadis-i şerifi en umutsuz olduğumuz anlara ışık olacak şifai bir cümle olarak düşüveriyor gönlümüze .Hiç bir çabanın boşa gitmeyeceği inancını ruhunuzda hissederek enerjimi boşa mı harcıyorum içseslerini engellemiş oluyoruz.
Bu umutla enerji ile hayatımıza devam edebilirsek başaramayacağımız hiçbir şey yok. Bu cümle aslında içinde o kadar büyük bir umudu güzelliği barındırıyor ki her umutsuz anımıza deva olacak biçimde. Bizi biz yapan ayakta tutan en güzel şey değerler sistemimiz. Umutsuzluk boğmaya çalışsa da anlarımızı bize gül bahçesinin bahçıvanlığını yapmak düşüyor.Her düştüğümüz de daha da güçlenmiş çıkıyoruz. Çığlık oluyoruz tüm evrene…
'' İnsanı en çok yaralayan şey (ki bu hem yetişkinler hem de cezalandırılan çocuklar için geçerlidir) fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır...''

İnsanın Anlam Arayışı 

Yazar

Ayşe Coşkun Algün

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *