Yükleniyor
Yükleniyor
Bir gün Hz. Lut Peygamber'in pozisyonuna düşeceğimizi hiç tahmin etmezdim. Yaşadığım topraklarda bu konunun alevleneceğini, etrafımızın ibneler, eşcinseller ve eşcinsel seviciler ile çevrileceğini ve hatta inanan insanların kınanacağını düşünmezdim hiç. “Ne var bunda, özgürlüklere, cinsel tercihlere saygı duyun! Yobaz insanlar!” diye bizlere eziklik yaşatılacağını aklımın ucundan geçirmezdim. Çok şükür inancı ve safı belli olan Müslümanlardanız.
DİNLER VE EŞ CİNSELLİK
Din demek hayat nizamı demektir. Din ile hayatın her boyutuna hükümler konmuştur. Piyasada din olarak bahsedilen Taoizm, Budizm gibi inançlar sadece ritüeli olan ama hayatı kuşatmayan yani daha din tekâmülünü oluşturmamış bazı inanışlardır. Din denilince tam anlamıyla sadece semavi dinler vardır. Tüm semavi dinlerde de eşcinsellik yasaklanmıştır. Semavi din mensuplarınca bu işlerin birer pislik olduğu ve Allah’ın gazabının üstümüze çekilmesi durumu çok iyi bilindiği gibi dünyanın birçok Hristiyan ülkesinde İslam ülkelerinden daha çok eş cinsellik istemiyoruz demek adına on binlerce insanın katılımı ile yürüyüşler yapılmıştır. Hakikatin bir kısmına doğru bir şekilde sarılan insaf sahibi Hristiyan ve Yahudiler vardır.
İslam, doğuştan olan hormonal bozukluktan dolayı cinsiyeti netleşmemiş insana yani hasta kişiye saygı duyar, bu kişinin kimlik ameliyatına da cevaz verir. Hatta camide bulunması gereken safını dahi belirtmiştir. O kişiye İslam’da, ”Hünsa” denilir. Bu kişiler yardım edilmesi gereken hasta kardeşlerimizdir. Bizden bir parçadır. Ama aynı cins ile ilişkiye girme ahlaksızlığına İslam zinhar karşıdır.
Avrupa’da daha yakın zamana kadar bu pisliğe bulaşan insanlara akıl hastası tanısı konmakta idi. Aklı başında olan bir insan bu pis işi nasıl hazmedebilir? Delirmeden nasıl içine sindirebilir? Ne yazık ki 1 Ocak 1993 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) eşcinselliği Uluslararası hastalık sınıfından çıkardı.
EŞCİNSELLİK VE KÜRESEL DÜNYA
Dünya nüfusu hızla artmakta ve artık aileler ekonomiye bir katkı sağlayamamaktadır. Bir makine yüzlerce ailenin yapacağını yapmaktadır. Allah’tan bağımsız düşünülünce bir dünya vardır ve fazla nüfus bu dünyayı yok etmektedir. Gücü ve iktidarları elinde bulunduranlar, dünya hakkında karar verme veya dünyayı ıslah etme gücünü kendilerinde görüp kararlar alırlar. Dünya nüfusu azaltılmalıdır... Aslında bu söylem ilahlık iddiasıdır. Nüfusun fazlalığı ekolojik dengeyi bozmakta, o halde nüfusu azaltmak için birkaç ayağı olan genel tedbirler dizisine gitmek gerekir. Bu tedbirlerin altında üreme işlerinden kurtulmak, dünyaya faydası olmayan nesli azaltmak düşüncesi yatmaktadır.
Avrupa bize bir çizgi çizip 70 yıldır aldıklarınızı geri verin dese telefon, araba, tablet, internet, uçak vs. Hayatımızı kolaylaştıran pek çok şeyi vermek zorunda kalırız. Biz dünyaya bakıldığında mağara adamı gibi kalırız. Birçok ülkeye bakıyorlar ve diyorlar ki “Bu insanların dünya adına fazla bir üretimi yok ama bizimle aynı havayı soluyorlar, dünyayı kirletiyorlar ve tabiatın dengesini bozuyorlar. ”Ekolojik sistem adına kendileri gibi olmayanları bir kene gibi görüyorlar. Avusturalya’da yakın geçmişte binlerce deveyi çok su içiyor diye öldürmediler mi? İnekler havaya saldıkları gazla atmosfere zarar veriyor diye yapay et üretimine başlamadılar mı?
Kendi içlerinde engelli insanları ötanazi yapalım diye tasarılarda bulunmadılar mı? Bunun için kendileri gibi üretmeyen ülkelerin çoğalmasını önlemek adına onlara üremekle alakalı önce “Bir çocuk yeter.” Anlayışını yerleştirdiler, sonra üreme olmasın diye “Cinsel ihtiyaçlarını kendi cinslerinde halletsinler bu meselenin yayılması lazım.” diye düşündüler. Bunun için de her alanda gerek sıfırdan platform kurdular, gerekse hedeflerindeki ülkenin var olan ve bozulmaya müsait oluşumlarını fonlayıp kendi yayınlarını sergilettiler. Böylece nesillerini kurutan eşcinsellik hastalığını bizim nesle de bulaştırmak istemektedirler. Netflix, Disney vs. film platformlarının son dönemde çekilen filmlerini izleyen evlatlarımız ne tarafa meyledecek bilmiyoruz. Yani eşcinsellik sorunu küresel kirlenmeye karşı bir çözüm önerisidir. Ama bu görüş öyle başıboş sapık bir görüş gibi değil de aslında felsefesi olan, tabanı özgürlüklerle dolu cinsel özgürlük ve tercih hakları varmış da bizler de onlara karşı çıkan yobaz kesimmişiz gibi anlatılmaktadır. Böylece üzerimizde psikolojik bir baskı kurulmaktadır. Hz. Lut Aleyhisselam gibi kaldık...
Tabiat dengelerini değiştirmeye çalışan bilim adamlarının laboratuvarlarda başımıza nasıl bir bela açtıklarını hep birlikte gördük. COVİD belası... Bu hastalık durup dururken tabiattan kendi halinde çıkmadı, kendi elimizle bilimsel çalışmalar adı altında tabiatı da fesada sürükledik. Ama daha önemlisi fesat, iyi, kötü, bebek, yaşlı veya ihtiyar seçmedi binlerce kişi hayatını kaybetti. Şimdi de iyileştirmese bile “Aşıyı bulduk iyi ki bilim var.” diyorlar. Hayatımızı onlara borçluymuşuz gibi söylemler var. Ya ölenler ne olacak?
Kıymetli dostlar bela gelince iyi-kötü, mazlum-zalim seçmez. Hepimize birden iner. Eşcinsellik belasından dolayı başımıza gelecekler hepimizi etkileyecektir. Bir azap gelirse bizi seçmeyecektir. Bir ifsat ve bir azap durumu olmasa bana ne bunlardan, ne halleri varsa görsünler derim. Ama ilk önce yetişen çocuklarımızı düşünmek, sonra da onların neslini düşünmek zorundayız. Bununla beraber Allah’ın dünyadaki veya bu konuda ahiretteki hesabından çekinmek lazımdır. Her halükarda sorgulanacağız. Üzerimize düşenler vardır.
Bazı hayvan cinslerinin hemcinsleri ile beraber olması hayvan bile olsalar nasıl içimize sinmiyor ise eşrefi mahlûk olan ama hayvandan da aşağı davranan bu toplulukların yaptıkları pisliklerden rahatsız oluyoruz, tiksiniyoruz. Hatta ne var bu işte diyen ahmak insanlardan daha da rahatsız oluyoruz. Bu pisliği asıl yayanlar toplumda tepki göstermekten aciz ve bunu modernlik altında hazmettiğini beyan eden gönlü geniş insanlardır. Pisliği hazmetmek bizi asla modern görüşlü birisi yapmaz. En son bu ay İran eşcinsel iki kişiyi astı. İran’dan çok haz almayan birisi olarak ilk kez aferin şu ülkeye dedim. Ortodoks Rusya LGBT karşıtı olarak sokaklara döküldü, Sırbistan’da on binler LGBT istemiyoruz diye sokaklardaydı. Hristiyanlar sokaklara döküldü. İslam’da değil eşcinsellik, kadına benzemeye çalışan erkek veya erkeğe benzemeye çalışan kadın bile lanete uğrar. Erkek kırıtarak konuşamaz mesela. Kadın da erkek gibi davranamaz. Erkek gibi davranan bir kadını cins olarak içinize sindiremezsiniz, şayet bunu başarırsanız Tayland'da olsanız zaten eşcinsel olurdunuz. Yani değil eşcinsellik, eşcinselliğe götüren adımlar bile yasaktır. Bu konularda yasaların çıkması lazımdır. Zürriyetimizi korumak için yasa şarttır. Müslüman topraklarda azınlık olamayız!
Bu pis işler karşısında arş titrer. Melekler Allah’tan emir bekler, bu emirler tarihte birkaç kez Sodom-Gomore, Lut kavmi gibi sapkın kavimlere geldi. Bunu bir daha tekrar yaşamaya gerek yoktur. Uyanık olalım dostlarım ve tavrımızı belli edelim...
“...“Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”” (Araf Suresi 155. Ayet)
0 Yorum:
Yorum Bırakın