Yükleniyor
Yükleniyor
Neredeyse bir aydır İsrail ile Hamas arasında başlayan savaşın geldiği noktada binlerce sivil katledildi. tüm dünyanın gözleri önünde; açık hava hapishanesine dönen Gazze'de insanlık dışı bir katliam sürüyor. bu en çetin, en acımasız ve en haksız savaşlardan biri. Hem abluka, hem cehennemi andıran bombaların yok edici gücüyle filistinlilere yaşam hakkı tanınmıyor. En son İsrailli bir bakanın yaptığı açıklama da bu acı gerçeği doğruluyor. Bu savaş hiç değişmedi, çözülmedi. Tüm dünya tepkisiz kalarak; adeta bu insanlık suçuna ortak oluyor. İşin siyasi, ırkçılık, kavimcilik, dini boyutu çok yoruma ve tartışmaya açık. Bu daha çok tarihçilerin, siyasetçilerin ve devlet yöneticilerinin işi.Savaşın da bir hukuku, kuralları, stratejisi vardı. sivillerin hakları vardı. kadın ve çocukların hakları vardı. Şu anda devam eden saldırılar bize gösterdi ki; dünyanın en kahpece, acımasızca katliamına niyet edilmiş. Hiçbir savaşta sivillere doğrudan saldırı olmamalıydı. Hastaneler vurulmamalı, ambulanslara roketle kaldırılmamalıydı. Çocuklar, kadınlar, hatta masum bebekler katledilmemeliydi. Filistin’de çocuk olmak, Gazze’ de çocuk olmak hiç bu kadar ciğerleri yakmamamlıydı.
İlk gençlik yıllarımızda yine Filistin’de İntifada hareketi başlamıştı. Çocuklar İsrail askerlerine taş atarak karşılık verirdi. O zamanlar dinlediğimiz ezgilerde Adil Avaz’ın nağmeleriyle, “şeker diye bir mermi, deler yüreğinizi…” diye devam eden, yüreğimizin en derinine nüfuz eden duygular vardı. Bugün de hep o nağmeler ziyaret ediyor zihnimi. Gazze'de savaş başladığından beri hiç gözümün önünden gitmeyen görüntüler var. Evi bombalanan çocuğun gözleri dehşetten belermiş, tir tir titrerken ki halleri… her gün, hepimiz acı ve üzüntü içinde, çaresizce çeşit çeşit çocuk cenazeleri gördük. Biz yetişkinlerin görmeye dayanamadığı görüntüleri o masum yavrular bizzat yaşıyor. hem de iliklerine kadar.
hiçbir çocuğun kaldıramayacağı yükleri var bu çocukların. Gazze’de çocuk olmak en çetin sınavlardan biri. Çocukların yaşadıkları bize de çaresiz duydular bırakıyor, dağ gibi veballer bırakıyor. Kim bilir o çocuklar neler hissediyor? Onların acı görüntüleri bizlere neler hissettiriyor? Bir anne olarak kendi adıma ben dayanamıyorum. O tir tir titreyen çocuğu sarıp sarmalamak isterdim. “korkma! Geçecek! Bak bizler de senin anneniz, babanız” demek isterdim. O kadar çok çocuk anne babasının ölümüne tanık oluyor ki.O kadar çok aile yavrularının cenazesini görüyor ki. hepimiz her geçen gün bu kadar acı çeken çocuğun ve masum insanların görüntülerine seyirci kalıyoruz maalesef. dua ediyoruz, yetmiyor. Biz de büyük imtihandayız. Kimimiz lanet söylemleriyle kendini rahatlatıyor. Kimimiz ürünleri boykot ederek bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kimimiz gündemi takip ederek insanları suçlayarak, duyarsızlıkla itham ederek rahatlıyor. İnsanlar bölünürken; çocuklar hızla bombalar altında ölmeye devam ediyor. En acı görüntülerden biri de bebek cenazelerini ağlayarak, yeminler ederek, sarsarak, arşa kaldırarak kendini kaybetmiş yetişkinler. Gazze'nin cennet bebekleri, cennet çocukları şehit olurken bize nasıl hesap vermek düşecek acaba? O bebeklerin sarsılan narin cenazeleri, kanlı gül yüzleri, sadece birkaç dünya günü yaşayıp solmuş yüzleri bize ne söylüyor?
Hep düşünmüşümdür ve empati kurmaya bile cesaret etmemişimdi: Filistin’de çocuk olmanın ne demek olduğunu…Gazze’de çocuk olmak en erken büyümektir. Gazze’de çocuk olmak doğar doğmaz şehit olmayı öğrenmektir. İsrailli iri kıyım zalim askerlerin gözlerine dik dik bakmak, korkuyu korkutmak demektir. Dinine, vatanına büyük bir aşkla bağlılık yemini etmektir.
Savaş başladığından beri Gazze'de çocukların dramı daha da belirginleşti. Haberleri izlerken en trajik şeylerin şu anda Gazze’li çocukların gerçeği olduğunu görüyoruz. Şehit olursa cenazeleri karışmasın, kaybolmasın diye kolları numaralanan çocukların acı gülüşü. Çocukların bir elinde şeker, kefenlenen cenazeleri seyredişi… Oyun oynarken “şehitçilik” oynaması. Kendisi de küçücük çocuk olan bir abinin kız kardeşini kanatları altına alıp kollamaya çalışması… Çok büyük kalplerin işi bunlar. Erken büyümek zorunda kalan, öksüz,yetim olmayı kader gören çocukların işi bunlar.
Filistinde yıllardır süren savaş yüzünden her dört çocuktan birinin psikolojik desteğe ihtiyacı var. Sivil toplum kuruluşlarının gönüllü çalışmaları gösteriyor ki bu çocukların ruhları abluka altında. Çocuklarda gizli bir isyan ve agresyon var. Bazı şeyleri normalleştirmeye çalışsalar da onlar çocuk en nihayetinde. doya doya oynamak hakları. Filistin'de Gazze'de çocuklarla yapılan terapi çalışmalarında ; çocuklar hep ev resmi yapıyor. Çünkü ev güvenin, yuvanın sembolü. Şu anda savaşın zalim sonuçları yüzünden çocukların evleri bombalanıyor. Evsiz-barksız, en acısı da ailesiz kalmaları. bir çocuğun en büyük sığınağı ailesi. Çocukların evleri ve aileleri olmadığında güven ve korunma duyguları da gider. aidiyet duyguları da gider. Çocuklar Gazze’de akrabalarına yatıya, kalmaya gönderiliyor. Onlara bayram ziyareti var deniyor. ani bir saldırı, bombalama olduğunda aynı aileden birlikte ölmesinler diye komşularına,akrabalarına dağıtılıyor. Ne acı. Çocuklar hep ölümü bekliyor. Şu anda dünyanın en kimsesiz çocukları Gazzeli ,Filistinli çocuklar olsa gerek. Dünyada en çok metrekareye insanın düştüğü bir coğrafyadan bahsediyoruz. Ve sinsi sinsi bu insanlar yok ediliyor.
Söyleyin bir çocuk kaç daha kaç bombaya dayanır? Kaç yıkıma dayanır? Küçücük yürekleri ne teskin eder? Kaç ölmeye daha dayanır bir çocuk?
Çocuklar için vatan demek, çocukluğunun da, anılarının dadiyarı demek. Aidiyet demek. Tarih demek, Kökleri demek.Bu vatanı zorla ellerinden alınması; geçmişlerini de ellerinden almak demek. Bir çocuk daha ne kadar evsiz, ailesiz, vatansız olma korkusuna dayanır? Bu çocukların haklı öfkelerini “ Allah-ü Ekber” diyerek düşmana kafa tutmaları, korkularını imanla bastırmaları nereye kadar?
Gazze’de çocuk olmak; dünyada cehennemi yaşamak gibi. Ölümü bekleyen çocuklar nasıl diri kalabilir? Ellerine cesetleri karışmasın diye ölmeden önce numaraları yazılan çocuklar ölümle nasıl dalga geçebilir? Tüm ailesini kaybetmiş, korkudan tir tir titreyen çocuğun yalnızlığını kim giderebilir? Çığlıklar, feryatlar, kanlı cesetler, kanlı yüzleri her an gören çocuğu ne teselli edebilir?
Gazze'de çocuk olmak; anne babası ölmediyse, kardeşleri sağ ise cennette olmak gibi. Ölen kardeşlerinin arkasından ağlayacak bir anne babası olmak, sarılacak bir kardeşi olmak şanslı olmak demek. Uçak sesleri duyunca bomba atacak mı, atmayacak mı diye babasıyla gülerek beklemek gibi.
sanki tüm dünya Gazze’nin Cennet çocuklarına “ölümlerden ölüm beğenin! Hiçbir şey yapmayacağız!” der gibi.HEr gün savaş durumunu izlerken çocuk ölümlerinin sayısı içimizi daha da acıtıyor. kronometre başlamış gibi. Çok vebal var çok. Çocuklar, din ve insan kardeşlerimize söyleyecek sözümüz yok. Verecek çok hesabımız var.
Çocuklar ölmemeli, ölenler sıraya dizilmemeli,sayıya,hesaba vurulmamalı…ydı. yürek dayanmıyor, yürek bu acıyı kaldıramadıkça duyarsızlaşıyor, çaresizleşiyor.
0 Yorum:
Yorum Bırakın