Yükleniyor
Yükleniyor
Sizce evlilik ilişkisi adil bir ilişki midir? Bence çoğunlukla hayır. Bir evlilik söz konusuysa adalet mi daha önemli, yoksa uyum ve denge mi daha önemli diye düşünmek gerekir. Aksi takdirde eşler arasında nice adaletsiz ve fakat işleyen sistemleri gördüğümüzde şaşırıp kalırız. Bunca yıllık mesleki tecrübe ve kişisel gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki eşler hayatın onca yükünü beraber taşırlar. Bazen birlik ve dirlik içinde bazen de sıkıntıyla taşırlar. İşte burada evlilik içinde de eşlerden biri gizli kahraman ya da taşıyıcı kolon görevinde olabiliyor. Evlilik boyunca uzun bir yaşam koridorundan birlikte geçtiğimize göre; acaba yükler nasıl taşınıyor?
Hani hep derler ya “iyi günde,kötü günde…pazara kadar değil, mezara kadar…” Evli çiftler birlikte nice kederler, nice mutlu günler, nice çoluk-çocuk-akraba sorunları içinde; ya da ölüm,hastalık, iletişim kazaları içinde yaşayıp giderken kim daha çok elini taşın altına koyabiliyor?
Bazı eşler arasında evlilik boyunca görünmez bir denge, uyum ve anlaşma vardır. Belki söze dökülmemiştir, dile gelmemiştir. Lakin bir şekilde ilişkileri dengelenmiştir. Adeta alan memnun, satan memnundur. Uzaktan baktığınızda: “Bu kadınla bu adam nasıl birbirini bulmuş acaba? Bunlar nasıl anlaşıyor?” dediğiniz olur. Sanki aralarında klasik denklik kurallarına uymayan, gizli bir denklem kurulmuştur. İşler de bu ilişki ve sistem içinde yürür gider. Yukarıda gizli bir kontrattan bahsetmiştim. Gözle görülmese de hissedilen bir uyumdan bahsetmiştim. İşte bu uyum ve denge; hayatın yüklerini eşlerden birinin lehine, birinin aleyhine dengeler. Bazen de ikisinin de lehine olacak şekilde dengeler. Bu görünmez bir matematiktir. Lakin görünmez bu denklemin de bir formülü vardır. Nasıl mı? Şöyle ki; mantık evliliği yapanlar için sanki bu konu daha geçerlidir. Eşler evlilik kararı alırken; sezgisel ya da bilinçaltındaki kodlamalarına, geçmiş öğretilerine göre son imzayı kafalarında atarlar. Aşk evliliğinde zaten birbirine çekilir eşler. Mantık evliliğinde ise gizli bir matematik işler. Örneklendirirsem daha iyi oturur kafalarda: Sert ve soğuk mizaçlı bir erkek; mülayim ve anaç bir kadını seçebilir. Agresif yapıdaki ve buyurgan biri kendine uyumlu,sakin bir eş seçebilir. Annesine öfkeli biri annesinin zıddı birini seçebilir. Hantal, uyuşuk, pasif ve ertelemeci biri rüzgar gibi aktif bir eş seçebilir. Örnekleri çoğaltabiliriz. İşte bu seçimler; evliliğin ilerleyen yıllarında gizli bir dengeleme oluşturarak yüklerin nasıl taşınacağını belirleyecektir. Daha doğrusu denk olmayan unsurları bir potada eritip denkleyecek, yeni bir kombinasyon oluşturacaktır. Terazinin kefesini denk getirmek için iki kefeye her zaman aynı şeyler koyulmaz. Bazen kefeleri denklemek için iki ayrı cins ağırlık gerekebilir.
Şimdi bir soru daha aklıma geldi. Evlilikte denge kurarken; yükler taşınırken kim nereden tutar, kim kaytarır, kim yükü sırtlanır, kim eğreti tutar, kim bırakır, kim kaçar acaba? İşte bunlar da adaleti, uyumu etkiler. Bu denge; işbölümü ile mi, yetişkinlik ödevleri ile mi yoksa geniş ailenin( eşlerin kendi anne-babaları, akrabaları) biçtiği rollerle mi kurulacak? Danışanlarımızdan duyduğumuz serzenişler ve yakınmalar geliyor aklıma. Bir kayınvalde der ki: “Benim oğlum koskoca müdür! Ne yani evde bulaşık mı yıkayacak?” Bir baba der ki: “Benim kızım okumuş, öğretmen olmuş ne yani bir de damadın ailesine mi hizmet edecek?” Ya da:” Benim oğlum, yakışıklı,dalyan gibi, elini sallasa ellisi…Eee gelin hanım da bir zahmet azıcık çapkınlığına, nazına katlansın. Yediği önünde, yemediği arkasında…” Tanıdık cümleleri onlarca yazabiliriz. İşte eşler arasındaki denklik ya da eşitsizlikler bazen gizli rıza ile yükü sırtlamaya neden olur. Mesela kadın fiziken kusurludur, erkek yakışıklıdır. Çapkınlığın yükünü kadın çeker. Bir erkek çok naiftir, düşüncelidir, centilmendir. Eşi de daha sorumsuz ve rahattır. Evdeki işlerin, işleyişin ve çocukların tüm yükünü bu beyefendi üstlenir. Bir kadın cefakardır, vefakardır, manevi değerleri yüksektir. Tüm evliliğin yükünü taşır. Eşinin tüm kaprislerine, zulümlerine, kabalıklarına katlanır. Bir erkek kabadır, agresiftir, sorumluluk duygusu zayıftır. Karısı zayıf kişilikli, ürkek, korkaktır. Eşinin hoyratlıklarının tüm yükünü bu kadın çeker. Erkek zengindir, eğitimlidir, görmüş geçirmiştir, bilinci yüksektir. Karısı da daha bilinçsiz, kendini geliştirmemiş, cahil ve sığ biridir. Çocukların eğitimi de dahil tüm sorumluluk yükünü beyefendi taşır. Kadın akademik olarak yüksek bir yerdedir, eşi, de pozitif, kendiyle barışık, karısını çok seven ve destekleyen bir yerdedir. Ev işlerinin tüm yükünü bu bey taşıyabilir. Bazen bir eşin ailesi çok müdahildir, evlilikteki her şeye karışırlar, diğer eş de gariban, ailesi tarafından desteklenmeyen ve kimsesiz bir yapıdadır. Bu evlilikteki tüm hizmetlerin ve talimatların yükünü bu kadın taşır. Bir kadın çok beceriklidir, üretkendir, tutumludur; eşi de işsiz-güçsüz ve de sorumsuz biridir, tüm evin geçiminin yükünü bu kadın taşır. Bir erkek işi gereği aşırı yoruluyor, aşırı mesai yapıyordur; eşi, de çocukların yükünü, ev işlerinin yükünü, akraba ilişkilerinin ve tüm sosyal görevlerin yükünü taşıyordur. Bir erkek ilgisizdir, ,ihmalkardır; karısı da çalışkan, pratik zekalı ve iletişim becerileri yüksek biridir. Erkeğin tüm görevlerini de üstlenerek evin yükünü taşıyabilir. Bazen bir erkekle kadın arasında çok yaş farkı vardır. Erkek genç karısının gönlünü eylemek ister, onu şımartmak ve hediyelere boğmak ister. Genç birinin heyecan, eğlence ve doyumsuzluklarının tüm yükünü taşıyabilir. Bazen eşlerin çocuğu olmaz. Biyolojik olarak engeli olan eş akrabaların tüm sorularının ve baskılarının yükünü taşır. Bu eksikliğin hesabını taşır ve eşinin nazını çeker, kendini eksik hissettiği için geniş ailenin ve akrabaların da yükünü çeker. Hep alttan alır,gıkı çıkmaz. Bazen bir erkek alkoliktir, bağımlıdır, karısı tüm eksikliklerin yükünü çeker. Bazen kadın çok kıskançtır, baskındır, erkek de daha pasif ve anlayışlıdır. Tüm sorgulamaların ve öfkelerin yükünü çeker. Bir eş narsisttir, kültürlüdür, eşini ezer. Eşi de tüm aşağılanmaların, hor görülmelerin ve değersizleştirmelerin yükünü taşır. Biri zengindir, biri fakirdir. Biri çapkındır, biri çirkincedir. Biri uyanık, hesapçıdır, sinsidir, biri de iyi niyetlidir. Biri dürüsttür biri hile hurda ile işlerini gizler. Bazen erkek buyurgandır, kadın köle ruhludur. Bazen biri asildir,naiftir diğeri kavgacı ve çaçarondur. Bu örnekleri siz de çevrenizden bakıp tanımlayabilirsiniz. İşte bu dengesizliklerin içinde denge, uyum; adaletsizlikleri eşitleyen şey çiftlerin yazısız anlaşmalarıdır. Ya gönüllü ya da gönülsüz rızadır. Ya da katlanma duygusudur. Ya da geçim ehli olmaktır. Yani evlilikteki yüklerin dengesini de tahterevalli gibi dengeleyen gizli dinamiklerdir.
Bu bahsi bitirirken asıl vurgulamak istediğim konu “rıza” meselesidir. Evlilik yaparken, nikah akdi ile birçok anlaşmaya da imza atılmıştır bir kere. Evlilik biraz da yazısız kanunlarla ve gizli kontratlarla yürüyen bir kurum gibidir. Evliliğe niyet ederken birlikte olmaya, hayatın sevinçlerini paylaşmaya, yüklerini de beraber taşımaya niyet ederiz elbet. Niyetleri bozan, ilişkileri bozan adaletsizliktir, eşitsizliktir. Alma-verme dengesinin bozulmasıdır.” Kime ne? Kim karışır? Alan memnun, satan memnun!” denir genelde. Ama burada ipin koptuğu yer de şudur ki; bir süre sonra dengeler bozulur. Çünkü taşıyıcı kolon yıkılır. Yani ömrün sonunda, ilişkilerde sorunlar arttıkça yükleri taşıyormuş gibi görünenler artık bırakır. Gizli dengeler bozulur. Rıza, teslimiyet ve katlanma duygusu yetmez olur. Çoluk çocuğun hatırına, ilişkinin hatırına, nikahın hatırına da olsa sabırlar tükenir. Gözler birşey görmez olur. İlişki zedelenir. artık bir gram bile yük kaldırılamaz olur. Yani bu terazi bu sıkleti çekmez olur. Çünkü rızasız taşınan yük bir gün taşıyanı hasta eder. Yarı yolda yükü sırtından atıverir insan. Eşler bir olup, birlik olup elini her ikisi de taşın altına koyarsa yükler hafifler... İkisi de bir ucundan tutarsa kayalar yerinden oynar. İlişkide eşler doyumlu, uyumlu ve de huzurluysa yük görünmez olur. Tüm meşakkatler aşılır. Yükler kolayca taşınır. Değilse: “Rızasız taşınan taş; ya karın ağrıtır, ya baş!”
Şunu da unutmayalım: Hayat mutlaka dengeler, eşitler. Evlilikte de yük bir tarafa doğru kaymışsa, birinin sırtına yıkılmışsa ilahi matematik gelir yeniden her şey dengelenir. Hesap yeniden kesilir. Yeniden balans ayarı yapılır. Çünkü yolculuğa beraber devam edilecekse eksik, gedik ne varsa kontrol edilir. Bazen hastalık dengeler, bazen maddi-manevi kayıplar, bazen boşanma, bazen eşlerin sarsılarak uyanmaları bazen de kıymetli şeylerin elinden alınmasıyla dengelenir. Yük taşıma ayarları da güncellenir. Önemli olan eşlerin evlilik içinde kendilerini, duruşlarını, hal ve niyetlerini, ilişkideki yerlerini, etkileşimlerini velhasıl birbirlerini güncellemeleridir. Evlilikte hep yükler olacak değil ya. Yorulmanın olduğu yerde dinlenmelerin de olduğu gibi. Birlikte yapılan işlerin sonunda bir yorgunluk kahvesi içmek gibi..Beraberce yaşanan güzel yılların ardından; eşlerin yükleri taşıdıktan sonra şöyle arkalarına yaslanıp; birbirlerinin gölgesinde dinlenmeleri gibi…”İyi ki varsın, sen olmadan ben yapamam, ben olmadan da sen eksik kalırsın” der gibi…”Allah razı olsun. Bu yükü de üstümden aldın. Bana ne güzel destek oldun, ne güzel kolladın. Sen varsan her şeye varım” demek gibi…
Tüm zorluklara birlikte göğüs gerilecek ilişkiler dilerim. Yükü yük yapan da yükü hafifleten de yol arkadaşı değil midir?... Ne demişler: “Evvel refik,
0 Yorum:
Yorum Bırakın