EVLİLİKTE İNANÇ VE FİKİR BİRLİĞİ


115 Görüntüleme

Seminerlerde evlilik birliği hakkında konuşurken sıkça kullandığım bir formül vardı.O
da 5S formülü. Yani nedir 5S kuralı? Hemen hatırlatayım: Sevgi, saygı, sadakat, sabır ve de
samimiyet birliği. Bu beş konuda birliğe bir de maneviyat birliğini, harfleri uydurmaya
zorlarsam da “seccade birliği” ekleyebilirim. Yani eşler arasında birlik ve beraberlik için
olması gereken çatı duygular ve değerler vardır. İnanç ve maneviyat konuları da önemli etki
veren konulardan biridir.
Malum Ramazan-Şerif sebebiyle maneviyat daha da ruhlarımıza işliyor diye
düşünüyorum. Bizim gibi İslam toplumlarında Ramazan tüm toplumda birlik ve kardeşliği
hatırlattığı gibi ailelerde de birleştirici, sakinleştirici iklimini hemen oluşturuyor. Tabii ki şimdi
bu güzel cümleden sonra oruç tuttuğu için ,sigara içmediği için canavara dönüşen baba ve
eşlerden bahsetmeyi düşünmüyorum. Çocukluğumuzdan beri iftar, sahur, teravih derken
ailenin daha çok birlik içinde olduğunu görürüz. Küçücük çocuklar bile ısrarla sahur sofrasına
oturmak için tatlı uykularını feda etmezler mi? Bugün Ramazan sebebiyle evlilikte önemli bir
konu olan “fikir, inanç ve ideal birliği”nden bahsetmek niyetindeyim.
Diğer tek tanrılı dinlerde de, bizim dinimizde de evliliğin amaçları üzerinde durulur.
Hz. İsa’ya atfedilen bir sözde; kadın ve erkeğin “aynı boyunduruğa bağlı” ipi çeken iki insan
olduğu metaforu verilir. Allah evliliği neden murat etmiştir diye sorduğumuzda birçok
kaynakta ve de kitabımız Kur’anı-Kerimde çeşitli açıklamalar buluruz. Rabbimiz adete kadın
ve erkeği birbirine eş olmak, yoldaş olmak, güzel nesiller yetiştirmek ve dünyadaki meşru
hazları birlikte tatmak için yaratmıştır. Tabii ki evlilik murat edilirken eşlerin birbirlerine çok
yakın bir ilişkide olmaları, birbirleri için de özel bir kişi olmaları istenmiş. Bu yakın ilişkinin
içine ; Allah’ın insanlar için hediye ettiği barış ve esenlik içinde yaşamayı da eklemiş. Eşler
sanki bir olup; en büyük Bir’e tabi olmayı ve de bütünün en önemli parçası olmayı hak
etmişler. tabii ki birlik ve beraberliği başaracak sevgiyi, muhabbeti oluşturabilirlerse. İşte tam
burada inançlar devreye girebilir. Evlilik birliğinin en önemli ayağı olan inançlar farklılaşırsa
neler olur? Terapi odalarında çokça karşılaştığımız sorunlar olur elbette. Peki aynı inançtan
,aynı mezhepten ya da aynı camiadan beslenmek evlilikte mutlu olmaya yeter mi? Maalesef
iki ruh birleşmediği müddetçe; kişilikler uyumlu bir potada erimediği müddetçe yetmez. Hatta
daha da çetrefil hale gelebilir.
Eşlerin hayata bakış açıları, kendi kurdukları düşüncelerden oluşan ve inanç haline
getirdikleri konular bazen bir din kadar etkili olabiliyor. eşler arasındaki parti, futbol takımı
konusu bile ayrılıklara sebep olurken; dini yaşama biçimleri de ayrılıklara neden olabiliyor.
İkisi de inançlı gibi gözükse de dindarlık oranları değişebiliyor. Bir eş çok dinine ve
ibadetlerine bağlı iken; diğerinin lakayt ve saygısız tutumları boşanmaya kadar gidebiliyor.
Bazen de tam tersi olarak dindar eş, diğerinin manevi duygularını fark etmesi ve yaşam
biçimini değiştirmesi için örnek olabiliyor. Tabii burada önemli bir konuya değinmeden
geçemem. Mütedeyyin yaşayan bir genç kız aşık olduğu bir genç dini hassasiyetlere sahip
değilse;evlenince değişeceğini umabiliyor. Ya da bir beyefendi eşinin başörtülü ve belli bir
kıyafet tarzını tercih ederken seküler bir yaşantıyı benimsemiş bir eş seçebiliyor. Buraya
kadar sorun yok. Her kişi istediği türden bir eş seçme hakkına sahip. Hatta din üzerinden o
kadar savaşlar yapıldı ki yüzyıllardır; bu konu yeterince yıpratıldı. Son dönemlerde din karşıtı
ya da dindar söylemli gençlerin evliliği hoşgörü adına bir zafer sayılabiliyor gençler arasında.
Bu kadar farklı iki gencin inançlarını bir potada eritmesi kolay olmasa da; sevgi-saygı ve
hoşgörü için iddialı bir evlilik modelini de temsil edebilirler. Yapabilene, becerebilene göre
hepsi mümkün. Zannımca mümkün olmayan tek şey zorla, dayatmayla, inançların ve
fikirlerin değişeceğine inanmak. Bu bağlamda evlenmeden önce namaz kılma sözleri
eşlerden tutun da; damat adayını sigara bırakma ve namaz kılmakla kabul edeceği şartını
koyan kayınpederlere de rastladık seanslarda. Bazı hikayeler vardı ki hayal kırıklıklarıyla
dolu: “Hocam evlenmeden önce örtüneceğine söz verdi.
” Ya da: “Hocam içkiyi, kumarı
bırakacağına yemin etti, yeminini bozdu” diyenler. Tabii bu başka bir yazının konusu olarak
orada kalsın.
Peki evlilik için inanç birliği, fikir ve ideal birliği neden önemli? Çünkü bir
olmak için, gerçek Bir’liğe ulaşmak için; dünya ve Ahiret saadetine ulaşmak için, ruhsal
birliğe ulaşmak için önemli. İnsanın anlam arayışında eşler birbirleriyle daha güzel anlamları
bulsunlar diye çok önemli. Psikolojik olarak da bizler birçok güzel şeyi birlikte yaptıkça
duygularımızı ve bağlarımızı güçlendiriyoruz. Ruhsal olarak tüm insanlar birbirine adeta
görünmez iplerle bağlı. Bu bağlılığı evlilikle taçlandırıp aynı hedefe, aynı anlama koşmaya
değmez mi? Yapılan çalışmalar ortak inanç ve değerler bütününün kişileri birbirine daha da
yaklaştırdığını gösteriyor. Normal arkadaşlar bile aynı değerlerden beslendikçe arkadaşlıkları
artıyorsa hayat arkadaşlığının zirvesi olan evlilik nasıl yükselmesin? Rabbimiz de evlilik
sistemini kurarken karı-kocanın daha üst bir arkadaşlık boyutuna geçmesini;tek vücut
olurken ruh birliğine de ulaşmasını istememiş miydi? Böyle inanıyoruz, evliliğin kutsallığını
buradan tutmaya çalışıyoruz. Aynı inanca ve değerlere bağlı eşler birbirlerinin dünyasını
güzelleştirirken; bir üst ideale de hizmet eder ve barış içinde yaşayabilirler. Yine araştırmalar
gösteriyor ki; evlilikte mutluluğu ve huzuru,sükuneti bulmak için üst amaçlar, dinin öngördüğü
şeyler de devreye giriyor. Tabii burada içi boşalmış bir dindarlıktan bahsetmiyorum bile. Yan
yana ortak bir inancın yaşantısında Rabbine, birbirlerine ve topluma hizmet etmek. Güzel
çocuklar yetiştirecek güzel ideallerde buluşmak. Bugün pedagojide bile anne baba
arasındaki tutum farkları çocuklar üzerinde sorun yaratırken; ayrı dini bakış açıları ve
seviyeleri sorun yaratmaz mı?
Birlikte tapınma, inanma, ibadet, eşleri birleştirir. Bir eş namaz kılarken; diğeri
onunla alay ederek seviyeye geldiyse bu çatırdamadır. Biri oruç tutarken diğeri inanmıyorsa;
eşler birbirinden soğuyabilir. İçten içe gücenebilir. Tabii ki örneklerimiz bizim ülkemiz ve bizim
dinimiz için olan örnekler. Bir eş belli bir camiaya dahil olup; kendince kermes, hayır işleri
yaparken, diğeri onu engellerse birlik bozulur. Ya da erkek eşinin başörtüsünü zorla
açtırmaya çalışırsa iş iyice kine ve zorbalığa dönüşür. Eşler dini inançlarını birbirlerini
yönetmek, hizaya getirmek, baskı kurmak, köşeye sıkıştırmak için kullanırsa düzen bozulur
elbet. Patolojik kıskançlığı olan bir erkek dini emirleri nefsine göre uydurup karısını adeta
eve hapsederse birlik bozulur elbet. Kadın eşinden alamadığı hakları dini bir jargonla talep
etmek zorunda kalırsa düzen bozulur elbet. Oysa ne güzel olur namazla, dua ile, ibadetle,
kendi dini seviyelerine göre birlikte tekamül ederek gitseler, gerçek huzur ve teslimiyeti
birbirlerinde bulup Bir olan Rablerine daha da yaklaşsalar birlik kurulur elbet.
Eşlerin maneviyatlarını geliştirmeleri için aynı inançta olmaları gerekir. Evlilikte
maneviyat aralarındaki muhabbeti artırır. Sorunlara bakış açılarını kendi inançlarından ve de
kendi çözümlerinden alarak daha pozitif olabilirler. Bugün pozitif psikolojinin konusu da kendi
değer ve inanç sistemlerinden güç alarak ilerlemek değil mi zaten? Anlamlı bir hayat
sürebilmek mutluluğun ve tatminin sebeplerindendir. Anlamlı bir hayatı çiftler ortak
inançlarında ve fikirlerinde birleştirebilirler..evlilik birçok ihtiyacın bir arada karşılanabileceği
bir sistemdir. Ortak inançlar eşlerin ruhsal ihtiyaçlarını da geliştirir. ruhsal ve manevi
olgunluk; kişilerin bilinçli olmalarını sağlayabilir ve de eşlerin ebeveynlik kalitelerini arttırır.
Burada dikkat edilecek bir konu var ki o da şu: Eşiyle aynı inançta ,aynı fikirde
olmayı istemek kadar doğal birşey yoktur. Lakin zorla güzellik olmuyor. İki yol arkadaşı
birlikte çıktıkları bu anlam yürüyüşünde de ayrılıp koparabilirler. Biri ibadetlerine daha da sıkı
yapışırken diğeri düşebilir. Düşen eş merkezden kaçmışsa zorla merkeze getirilemez. BEnim
deneyimlerim ve danışan hikayelerinden çıkarımlarım bu yönde. Eşlere zorla dini bir konu
dayatılamaz. Ancak teşvik, sevdirme, örnek olmaya çalışma gibi şeyler iş görebilir. ayrı
inançlar oluştuysa; birbirine zıt yönde uzaklaşmalar başladıysa zorla geri getirilemez. Fikir ve
inanç hürriyeti eşler için de geçerlidir elbette. Ve fakat ayı mescitte, cemaatle namaz kılmak,
birlikte ibadetin ruhsal coşkusunu taşımak gibi hayallere de kimse karışamaz.
bir eş dini ve ilmi yönden geliştikçe; diğeri sığ kalabilir, isteksiz olabilir, sekülerleşebilir. Onu
uzaklaştığı yerde bırakıp, kendi yoluna devam etmek de mümkün.
Şu mübarek günlerde; inancımızın coştuğu, manevi açlığımızın doyduğu şu iftar
sofralarına birlikte oturup,duada birbirleri için hayır ve huzur dilemek en çok da eşlere yaraşır
değil mi? Aynı duada ve hayalde buluşan, aynı seccadede buluşan, aynı sofrada oruca niyet
edip; kendilerini haramdan ve birbirlerini incitmekten korumaya niyet eden eşlere selam
olsun. Rabbim birliğinizi, dirliğinizi bozmasın. İftardan sahura en güzel sofralarda
muhabbetinizi pekiştirecek maddi manevi gıdalarla beslenmeyi nasip etsin. 

Yazar

Gönül Nart

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *