Yükleniyor
Yükleniyor
Bir başkanlık seçimini nihayet geride bıraktık. Geride insanların yutulmuş öfkeleri,yersiz hakaretleri kinden beslenen yanları kaldı. Sevincimizi ya da üzüntümüzü de kararında yaşayamayan bir toplumuz.Sürekli demokrasiden dem vurup halkın içinden çıkan insanlara dikdatör diyecek ve diktatörlüğü bizzat yapacak kadar elim bir sürecin zaaf timsalleriyiz adeta. Bükemediğin bileği öpecek , insanları kutuplaştırmadan ülkemizin selamati için çalışmaya devam edeceksin.Bu memleket bizim.Coğrafyamız gereğince bir çok tehdide afetlere açık olan ne olursa olsun kol kırılır yen içinde kalır diyen,zorlukların üstesinden her daim gelmeye çalışan bir milletiz. Sosyal medyada birkaç gündür servis edilen bir görüntü vardı hatırlarsınız Bu yıl 76’ıncı kez düzenlenen Cannes Film Festivali’nde rol aldığı 'Kuru Otlar Üstüne'deki performansıyla 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü kazanan Merve Dizdar, Fransa'da ödül töreninde yaptığı konuşma bazı kesimler tarafından büyük övgü alırken bazı kesimlerce büyük tepkiyle karşılandı.Biz sporcumuzla oyuncularımızla sanatçılarımızla başarılarımızdan söz ettirmemiz gerekirken ,ülkesini al aşağı eden sözlerle irkildik adeta.’’Ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray'ın ve Nuray'ların duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmemi gerektiriyor. Bu ödülü; kendisine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerim ve Türkiye'de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum.".
Aslında ilk dinlediğinizde belki kulağa hoş gelen bu cümleler birilerinin eline tutuşturulmuş sözleriyle ülkemizi sokmak istedikleri durumu bir kez daha gözler önüne serdi. Amaç tırnak içinde ‘’medeni’’ olarak lanse edilen Fransa ‘nın aslında soykırım anlayışına bağlı bir ülke olduğu gerçeği., Fransa ordusu havadan ve karadan Cezayirli Müslüman halka bomba yağdırarak, Setif ve Guelma'da bir anda 45 binin kişinin ölmesine neden olup soykırıma başlamıştı. Fransa ayrıca 26 yıl önce Ruanda'da da 800 bin insana da soykırım uygulamıştı. Soykırım sonrasında kişilerin kafataslarını müzede sergileme vahşeti de göstermiş bir ülke olarak kayıtlara geçti. Birilerine yaranmak uğruna bu ülkenin damarlarından beslenip, dizi sektöründe söz sahibi olup, kendini halk insanı gibi göstererek, ülkede işkence görüyor edasıyla bir tavır almak küstahça bir hareketti. Yine bu görüntüde en çok konuşulan şey sayfalar dolusu replik ezberleyip 3-5 cümleyi kekeleyerek sırf söylemek için aktarma çabasıydı.Kimin piyonu olduğu gayet açık olan bu kişilikler karşımıza şarkıcı,oyuncu,başarılı kariyerlere sahip kişiler olarak çıkıyor.Özellikle özgürlük adına,kadın hakları adına,demokrasi adına çığırtkanlık yapıp birilerinden rol çalma durumuna döndü. Bu zihin karmaşası içinde zarar gören gencecik beyinlere empoze edilen içi boş devrim sözleri. Ülkemizde neyi rahatlıkla yapamadıklarına bakmak lazım. İnsanlar istedikleri gibi hakaret etme, iftira etme, rahat yaşama hakkı gibi bir çok kulvarda özgürlüklerini yaşamaktadırlar. Bu özgürlük değil elbette ama rahat olmadıkları konusunda ısrarcı oldukları için belirtme gereği duydum.İnsan içindeki iyiliği yansıtabildiği müddetçe insandır. Varlığımızın sureti kaybetmeden şükür bilincinde ilerlemek bizi hayatta daha seçkin ve mutlu kılar. Unutmayalım ki aynı gemideyiz insani vasıflarımızla eksiklerimiz ile kusurlarımız ile.Biribimizi tamamlayabildiğimiz müddetçe Ülkemiz payidar olacaktır.Huzur ve refah dolu günler dileği ile…
"Alçak gönüllü, gösterişsiz, iddiasız bir mutluluk; mutluluğun en iyi biçimidir."La Fontaine
0 Yorum:
Yorum Bırakın