Yükleniyor
Yükleniyor
Yanlış okumadınız: “Bir evlilik eşlere, eşlerin anne babalarına, dünürlerine, yakın
akrabalarına, kardeşlere hatta topluma ne öğretir?” demedim. T abii ki bir evlilik bağından
herkes bir şeyler öğrenir; alır,verir. T oplumun en küçük karargahı, sığınağı, eğitim
ocağı,ana-baba ocağı, sıcacık yuvası olabilecek bir aile kurulacaktır. Ama ben üzerine basa
basa: “Çocuklar ne öğrenir?” diyorum. T abii ki bu evlilik birliğinde karı kocalar da eğitilirken;
en çok da çocuklar hayatlarının derslerini görür, gösterirler. Anne babalar çocukları
eğitirken;büyük imtihana girerler. Çocuklar, olmuş yada olmamış halleriyle, mizaçlarının
yoğurduğu karakterleriyle, genetik kodlarıyla; anne babalarınına hayatlarının en büyük
derslerini verirler. Bu ilişki karı-kocanın nikahıyla ve de birlikte olma hayalleriyle mayalanan;
iki yönlü bir etkileşimdir. Çocukları en çok etkileyen, yoğuran ve şekillendiren de bu evlilikten
doğma ilişkidir.
Günümüzün terapi tekniklerinde ve de pedagojik yaklaşımlarımızda biz terapistler de
hep bu atasal izleri süreriz. Hep anne babanın ilişkisine bakarız. Onların kendi anne
babalarına bakarız. Çünkü bu bir zincirdir. Bilim buna DNA der. İlahiyat nesep der, vebal der.
Kuantum ve kadim öğretiler karma der. Psikoloji aktarım der, travmatize olmak der,
aynalamak der…Her teori bir şeyi ispat etmeye çalışır. Her şey aslına rücu eder. Her parça
bütünden haber verir. Evlilikle atılan adımlarla anne-baba okulu da müfredatına başlamış
olur.
Travmalarla çalışırken “anne karnı çalışmaları” büyük önem taşır. Hatta hatta bir
bebek için “proje-amaç dönemi” dediğimiz; anne babanın tanışıp, evlenip, çocuk sahibi
olmaya karar verdikleri dönem bile işe dahil edilir. Buradaki psikolojik ve kadim öğretilerin
teorileri şu soruyu sorar? Bir çocuk anne babadan ve çevresinden ne zamandan itibaren
kayıt almaya yani bir anlamda “öğrenmeye başlar?” bugün bilim de bir ceninin anne karnında
ne kadar etkiye ve de bir anlamda tehlikelere maruz kaldığını anlatır. Doktorlar bebekle ilgili
hikaye alırken ve de bizler de annenin ruhsal durumunu, emzirip emzirmediğini, hamileyken
yaşadığı travmaları ve depresyonu hesaba katarız. Çocuk anne karnında ve de doğduktan
sonra gözlemlediği her şeyi duyguları yoluyla anılar kütüphanesine kaydediyor. Bilinçaltına
da kopyalıyor. Bebek büyürken, okul öncesi dönemde, ergenlik ve ilk gençlik döneminde
kayıtlara devam ediyor. Anne-babasından gördüğü, öğrendiği şeyleri yorumlayarak
alışkanlığa, inanca ve düşüncelere dönüştürüyor. T abii ki bu işin özeti. Bilimsel olarak ve
ruhsal olarak insanın iç alemi daha karmaşık, katmanlı ve de sırlı bir yapı. Ben pedagojik
olarak bakmaya çalışıyorum.
Bir çocuğun eğitimi ne zaman başlar sorusuna genellikle:”Anne karnında başlar”
cevabı gelir. Ben biraz daha artırarak diyorum ki:” Çocuğun eğitimi, eş seçimi yani evlilikle
başlar!” Şimdilerde evlenecek ve olgun düşünen gençler boşuna demiyor ébu kişiden
çocuğuma iyi bir anne (baba) olur mu?” diye. Evlenirken o duygusallıkta hiç sormadık bu eş
bana neler öğretecek diye. Asıl soru: “ Biz evlendikten sonra doğacak çocuklarımıza neler
öğreteceğiz?” olmalıyd.T abii burada benim kastettiğim öğretme işi davranışlarımız,
duygularımız ve de karı-koca olarak iletişim biçimimizle öğrettiklerimiz. Yoksa günümüzde
ideal anne-baba miti oldukça yaygın.
Bir çocuk anne babasında ne arar? Onlarda ne görür? Onlardan aldıklarını kendi
kuracağı aileye ve topluma nasıl aktarır? İşin püf noktası burası bence. bize gelen
danışanlarda mutsuzluklarının, değersizliklerinin, görülmemelerinin,ihmal edilişlerinin,pasif
ya da agresif olmalarının sebeplerini anne babalarında arıyorlar. Çoğunlukla onları
suçluyorlar.
En temelde bir çocuk sevgiyi anneden, güveni babadan alır. İlişkileri anneden,
karakteri babadan öğrenir. BAğlanmayı anneden, yürütmeyi babadan öğrenir. Koruyup
kollamayı anneden, mücadele etmeyi babadan öğrenir. Bilinçaltımızda annemiz ay, babamız
güneştir. Birisi sağ yanımız, birisi sol yanımızdır. İkisi dünyaya gelme sebebimizdir. İkisi de
evliliklerinde dengede ise çocuk da dengededir. evlilikleri güvende, sevgi ve saygıya dayalı
ise, roller yerli yerindeyse, adalet içinde ve destekle yürüyorsa, çocuk da da öyledir.anne
baba tamsa; karı koca olarak birbirlerine eş olup tamamlandılarsa çocuklar da tamamdır.
Huzurludur. İşler yolundadır.Biz pedagojide hep demez miyiz:” Bir çocuğun üç ebeveyni
vardır: Biri annesi, biri babası, biri de anne-babasının ilişkisidir!”
Bir çocuk annesinin solgun, yorgun, ölgün ve mutsuz yüzünde ne görür? Bunu
küçücük kalbinde nasıl hapseder. Şiddet gören, gösteren ebeveyninden hangi gaddarlığa
zemin açar? Mağdur mu olur? Zalim mi olur? Pasif gözlemci mi olur? Bir çocuk işten gelen
babasının yüzünde, dizinde, ellerinde ne bulur. birbirlerine sevgiyle sarılan anne babasının
çemberine koşa koşa katılamayacak çocuk tanımıyorum. Eşlerin birbirinin yüzünde ve
kalbinde gördüğü her şeyi bir çocuk tastamam görür, sezer ve kaydeder. Bir evlilikte
sevgi,saygı, itaat, sadakat, şevkat, muhabbet, ne varsa çocuk ruhunda siler süpürür. Kavga
nasıl edilir? Nasıl rencide edilir? Nasıl itibarsızlaştırılır? Nasıl köşeye sıkıştırılır? Bir çocuk
mutsuz bir evlilikte bunların hepsini öğrenir ve bilinçdışına aktarır. Zamanı gelince neyi
kullanıp kullanmayacağını Allah bilir. O zaman olumsuz şeyler daha çok dikkat çeker ve etki
oluşturur diyebiliriz. Madem öyle her dem yeniden doğmak da mümkün. Anne-babanın
birbirlerine yapıp ettiği her şeyi temize çekmek de. Anne babanın çocuklarına verebileceği
en büyük hediye birbirlerini sevmeleridir. miras bırakacakları en büyük hazine de yine budur.
Evlilikle attığımız ilk adımla, ilk temiz niyetlerle ve ideallerle süslediğimiz hayatımıza
bir daha bakalım. Küçük çocuklarımız varsa onlara sözle, nasihatle, kitapla, filmlerle bir
şeyler öğretmeye çalışırken; bu gayretimizi eşimizle birlikte gösterelim. Özümüzle,
birbirimizle olan ilişimizle.gıyabında yaptığımız konuşmalarda; alışverişten, ibadete, akraba
ziyaretlerine kadar her durumu bir okula çevirelim. Bizi hep izleyen bir çift göz(bazen on çift
göz) olduğunu unutmadan; hal diliyle anlatalım. Samimiyetle, birbirimize sevgimizi de
gösterelim, kırgınlıklarımızı da uygun cümlelerle anlatalım çocuklarımıza. İletişim kalıbı
oluşturduğumuzu, model olduğumuzu unutmadan nakış nakış işleyelim çocuklarımızın
gönlünü. Bu daha güvenli, bu daha kolay, bu daha mümkün.
Bir evlilik çocukların ilk ana-baba okulu değil aynı zamanda gençlere ilham olacak,
özenilecek, meşru ve güvenli bir ilişki olarak kodlanmalı. Bu da mümkün. Sağlam karakterli
gençler, sağlam karakterli eşlerden olacak diye ümit ve dua edelim.
0 Yorum:
Yorum Bırakın