Ayıpları Örtmek


813 Görüntüleme

Koyun ile Keçinin Hikâyesi

Koyun ile keçi arkadaşlık yaparlar imiş. Bir gün birlikte yürürken bir derenin kenarına kadar gelmişler, keçi koyuna demiş ki: “Karşıya ilk önce sen atla.” Koyun gerinmiş ve dereden atlamasıyla beraber keçinin kulakları dolduran avazını işitmiş. Keçi: “Abovv! Neren gözüktü! Abovv! Nereni gördüm!” diye yaygara koparıyormuş. Koyun düştüğü halden utanmış ve şaşkın bir halde keçiye demiş ki: “Senin oran her gün açıkta idi ama ben hiç söylememiştim.”

İnsan, hayatı boyunca kaçınılmaz biçimde hatalar içerisinde olacak olan bir varlıktır. Bizler günahtan arî kılınmış melekler değiliz. Mümkün olduğunca az hata yapmak için gayret göstermesi gereken ve de bu hatalarımız için Allah’tan başka bir af kapısının olmadığını bilerek devamlı şekilde kendisinden af dilemesi gereken kullarız. İnsanoğlunun hatalarından birisi de devamlı başkasının hatalarını görmek ve onu kınamaktır. O hatalar hakkında konuşuruz ama kendi hatalarımıza asla dönüp bakmayız, onları konuşmak istemeyiz. Sadi Şirazi'nin de dediği gibi: “Allah görür susar, komşu görür bağırır.

Kıymetli okuyucu dostlarım, erdemli insanlar olmalıyız. Erdem denilen yüce gönül ve bakış açısı insanda hemen oluşacak bir şey değildir. Doğrunun ne olduğunu bilip nefsimizi bu noktada peyderpey terbiye ede ede ancak zaman içerisinde bu huyu edinebiliriz. Erdemli kişiler ayıp gördüklerinde o ayıbı örten kişilerdir. Konu hakkında yorum yapmazlar, konunun açılmasından hoşlaşmazlar, konuyu açana sözleriyle destek de vermezler. Çok kibar bir şeklide konuyu kapatıp dikkati başka bir mevzuya çekme gayreti içerisinde bulunurlar. Hatta erdem sahibi o bahtiyar insanlar, kendilerinin de ortaya çıkması halinde muhakkak utanacakları günahlarının olduğunu da düşünerek hareket eder ve diğer insanların da ayıplarını örterler.

Allah bizim ayıplarımızı ifşa etmemiştir. Şayet bu ayıplar ifşa edilecek olunsa biz de rezil olurduk. Birinin bir ayıbına şahit olduğumuz zaman: “Bu adamın falan ayıbı ortaya çıkınca ne kadar zor bir durumda kaldıysa ben de filan günahım ortaya çıktığı takdirde onun gibi mahcup olabilirim.” düşüncesiyle boyun büküp kendi hatalarımız için Allah’tan af dilemeliyiz. Hem insanların ayıplarını, gizlisini araştırıp ortaya çıkarmak ve insanları bu ayıpları ile yüz yüze bırakmak belki de artık o insanın kendi ayıplarını gizlemeye olan eğilimini köreltecektir. Çekinmeden, rahatça ahlaksızlığa yönelecektir. Erdemli insan araştırmaz, gece gibidir. Bir ayıp görse örter, yorumlayacak ise de hüsn-i zan niyeti ile yorumlar. Kişi, hatalı olduğunu düşündüğü kardeşine gidip özelde ona nasihat edebilir ama uluorta kişinin ayıbının ifşası ya da herkesin içinde onu güya terbiye etme adına söylenen sözler apayrı bir usulsüzlük örneği teşkil eder.

Hayat herkesin bir şeyler öğrenmesine vesile oluyor. Ben bizzat öğrendiğim bir şeyden bahsedeyim: Birkaç sene önce benim gibi düşünmeyen bir siyasetçinin gayri ahlaki videoları ortaya çıkmıştı. Bunu bir siyasi hamle olarak düşünüp videoyu izlemememe rağmen sevinç içerisinde bir duyguya bürünmüş ve “bu video iyi oldu” gibi söylemlerde bulunmuştum. Ama birkaç ay sonra benim düşünceme yakın bir siyasinin de böyle bir videosu çıkınca hemen sesimi yükselttim. “Mahremiyet şarttır! İnsanların ayıpları böyle ifşa edilmemelidir!” dedim. Hâlbuki erdeme daha önce ulaşmış olsa idim kim olduğu fark etmeksizin ikisi için de aynı tepkiyi vermem gerekirdi. Ayıpladığımız hiçbir konu bizden, çoluk çocuğumuzdan, ailemizden asla uzak değildir. Kınamak isteyen sadece nefsini kınasın.

KINADIĞIMIZ ŞEYLER BAŞIMIZA KESİN GELECEKTİR

İsteyen tecrübe ederek öğrensin ama inanmalısınız her neyi kınarsanız yaşadığınız süre içinde bunu siz de yaşayarak öğrenirsiniz. Zira Allah’ın Resulü: “Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.” demiştir. (Tirmizi, Kıyamet, 2507)

Bir taahhüt vardır burada, sadece kınamayınız değil aslında yaptığınız yanlışın nasıl bir yanlış olduğunu anlayamıyorsanız ve yapıyorsanız bunu bizzat yaşayarak kınanarak öğreneceksiniz denmiştir. Yine peygamberimiz bu noktada takınmamız gereken davranış modelini şöyle özetler: “Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini de istemediği şeylerini örterse, Allah Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa rezil eder. Müslüman, kardeşinin ayıplarını örtendir, ölüyü diriltmiş gibidir.” (Buhari, Mezalim, 3)

Hiç şahidimiz olmasa da, bizden başka hiçbir kimse bilmese de Allah Azze ve Celle ortaya çıkarmak istediği şeyi gün gibi ortaya çıkarır. Onun için asla gizli ve saklı yapmış olduğunuz bir şeyin ortaya çıkmayacağından kendinizi emin hissetmeyin. Allah isterse geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir; ölüyü diriltir, diriyi öldürür. Her şey onun elindedir.

Velhasıl kıymetli okuyucular, erdem sürecinde yol almak için insanların ayıplarını gördüğümüzde örtmeye çalışalım. Kendi nefsimize dönelim ve bunun bir karakteristik özellik haline gelmesi için çabalayıp, erdemli bir insan olabilmek için nefsimizle var gücümüzü kullanarak mücadele edelim.

Yazar

Fikret Şanlıbaba

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *