Yükleniyor
Yükleniyor
Bu zamanlarda,özellikle sosyal medyada sıkça gördüğümüz paylaşımlar, sözler, öğütler, aforizmalar var. Bunlardan en çok rastladığım(algıda seçicilik olsa gerek):....Hayatınızdan …şöyle… insanları çıkarın!...Şöyle…böyle insanlardan uzak durun…” gibi olanlar. Ya da:”Bağ kesme. Affetme çalışmaları.Sağlıklı bağlanma.” konuları var. Mesleğimle de ilgili olduğu için en çok şu “bağ kurma” ve “bağ kesme” konusu dikkatimi çekiyor. Acaba bu kadar çok şikayet varsa ve kırgınlık varsa; bu bağların oluşup oluşmadığına; sağlıklı bağ kurulup kurulmadığına bakmak mı gerekiyor? Bana soracak olursanız evet derim. Biz hangi aileye doğduysak, hangi ailede yeşerip çiçek açacağımız da biraz buna bağlı. Neden terapilerde dönüp dönüp çocukluğumuza ve de bizi yetiştiren anne babamıza bakıp duruyoruz?
Ailenin en temel bağı işte tam da burada; karı-koca arasındaki evlilik bağıyla başlıyor. En temel hakikatlerden biri de şu ki; iki eş arasında ne kadar güçlü ve güzel bir bağ olursa; tüm aile, çocuklar hatta sülale arasında bile bu bağ sürer. Çok iddialı bir tez konusu değil mi? Eee sürekli psikolojide güvenli bağlanmanın ilk nesnesi(varlığı) olarak anne, daha sonra da baba zikredilmiyor mu? Peki aile bağları bizim kişisel gelişimimiz, varlığımız, duygu dünyamız için neden bu kadar önemli? Çünkü insan ilişkisel bir varlık. Aile ilişkileriyle sembolik olarak ve tekrarlayarak diğer tüm ilişkileri de modelliyoruz. Peki aile bağı deyince ne anlamalıyız? Tabii ki en sade haliyle önce anne babamızın arasındaki sevgi,şevkat,muhabbet, yakınlık ; sonra da kardeşler arası yakınlık en sonunda da aile büyükleri, akrabalar arasındaki yakınlık derecesini anlamalıyız bence. Tüm iletişim kalıplarını, bağlılık ya da ayrılıkları, samimiyetleri, bu bağın niteliği belirliyor.
Bir ailenin sağlamlığından bahsedeceksek; aralarındaki bağların sağlamlığından da bahsetmek durumundayız.Aile arasında bir çok görünmez ipler vardır. Bu ipler ikili ilişkilerin de temelidir. Ailede bu iplerle birçok kombinasyonlar oluşur. Anne-baba, anne-oğul, baba-kız, kardeşler, baba-büyük oğul, anne-küçük kız…İşte bu görünmez ipler gibi aile içinde de görünmez ilişki dinamikleri vardır. Bu ilişkilerin türü kavga ya da sevgi üretebilir; kopma ya da bağlılık üretebilir. Bazen pamuk ipliğine bağlı, bazen ibrişim yumak, bazen çelik halat, bazen kördüğüm bazen de halka halka zincirler şeklinde olabilir. Biz bu aile bağına neden ihtiyaç duyarız? Çünkü aidiyet isteriz. Çünkü köklenmek isteriz. Çünkü hayatta dimdik durabilmek, fırtınalardan çıkabilmek ve filizlenmek isteriz. Aile bağları bizim gelecekte ne yapmak istediğimizi de belirler. Güvenli mi, şeffaf mı, pozitif mi, negatif mi duracağız bunu da bağlarımızdan, tabiri caizse köklerimiz olan atalarımızdan alıyoruz. Biyolojimiz de DNA zincirlerinden etkilenmiyor mu?
Evet aile bağlarımız nasıl acaba? Koruyucu mu? Destekleyici mi? Yakın mı? Uzak mı? Tehlikeli mi? Eşitlikçi mi? adaletsiz mi? Yenilikçi mi? Ayrıştırıcı mı? Kucaklayıcı mı? Tetikleyici mi? Reddedici mi? Yargılayıcı mı? Kuşatmacı mı? Bağ var mı yok mu? Hep orada mı? İşte bize güven verecek, yalnız olmadığımızı hissettirecek bu bağlar.
Çokça vurgulamak isterim ki bu bağın temeli karı-kocadan geçiyor. maalesef karı-kocanın arası bozuksa; neredeyse herkesin arası bozuluyor. Çünkü karı-koca olmak aşırı yakınlık ve atılan çapalarla büyüyen bir ilişki biçimi. Kendi çekirdek ailemize bakarsak daha iyi anlarız. Anne babamızın arasında sevgi bittiğinde, saygı bittiğinde birlik bozulur. Cepheler açılır. Ayrışma başlar. Taraflar oluşur. Gizli-açık koalisyonlar oluşur ve birlik bozulur. Birlik olmayan yerde her türlü kötücül davranışa da zemin vardır. Kardeşler arası da bozulur. Hatta hatta kardeşlerin arasındaki bağlar zayıfsa kuzenler de uzaklaşır maalesef. Gerçi meslek hayatımda ve özel hayatımda anne babaları küs olduğu halde, amcaları küs olduğu halde inatla kardeş gibi büyüyen kuzenler de gördüm. Ama onlar da küçükken birlikte zaman geçiren, beraber büyüyen ve kendi aralarında sıcak bir sevgiyle bağlanan kuzenlerdi. Anne baba kendi problemli olduğu ebeveyni, kardeşi, eltisi, görümcesi, baldızı, bacanağı, kayınvalidesi, torunu vs ne kadar cephe alıyorsa; diğer aile bireylerinin görüşmesini de engelleye biliyor. Ya da çocuklar aradaki savaş durumu yüzünden soğuk ortamda ayazda kalıp üşüyebiliyor. En çok gördüğümüz durum da şu ki anne kimle yakınsa çocuklar da onunla yakın. Baba kimle yakınsa çocuklar da ona yakın, saygılı, bağlı. Genel bağlar bu şekilde. Biz anne babamızdan hangi yaşta olursak olalım etkileniyoruz. Ya da onların razı olmadığı şeyleri yapmak bilinçdışı suçluluk oluşturuyor. Genellikle bize gelen aile sorunlarından çoğu da bu bağların kopması ve küslükler sonucu oluşan durumlar. Bir baba kayınpederine küsüyor ve çocuklarını hatta eşini ailesiyle görüştürmüyor. Ya da bir anne küs olduğu kayınvalidesi yüzünden tüm akrabalara tavır koyabiliyor. Bazen de tersi, geline,damada, tepki yüzünden ya da evladı ile olan husumet yüzünden torunlara kadar ambargo koyabiliyor. Tüm bu bağlar neden kopuyor? İnsanın doğasında olan nefsani duygular, paylaşamama, otoriterlik, baskı,dediğim dedik yapılar, kinci ve narsist kişilikler, sevgisiz ve katı kalpliler, sevgi ve ilgi üretemeyenler, inatlaşanlar, kan davaları gibi süren restleşmeler, daha neler neler…Olan ev halkına, kardeşlere, torunlara, gelinlere, damatlara, kuzenlere her tür yakın akrabaya oluyor.
Aile bağları kuvvetli ise kişilerin psikolojik sağlamlığı, sorun çözme becerileri, sosyal ağları, sosyal zekaları, bağlılıkları, geleceğe karşı ümitleri de kuvvetli oluyor. Karı kocanın bağlılığı kuvvetliyse, çekirdek aile ve ondan türeyecek tüm yeni aileler de kuvvetli oluyor. Barış içinde, muhabbet içinde yaşıyor. Geleceğe ümitle, cesaretle bakıyor. Aile içinde ya da akrabalar arasında küslük uzaklık varsa bilinçdışı olarak tüm huzurumuz kaçıyor. Çünkü hepimiz görünmez iplerle birbirimize bağlıyız. Hepimiz Bir’den geldik, Bir’e gidiyoruz. Büyük bir ailenin parçalarıyız. Yazılımımızda birlik var; mayamızda sevgi var. Bunlar bozulunca iletişim sistemlerimiz; hayata bakış açılarımız da bozuluyor. Bu bağları toparlamak için ne çok bayram, ne çok düğün, ne çok ölüm lazım değil mi?
En zoru da; aile atsan atılmaz,satsan satılmaz, kendi kendine bağını kessen kesilmez. Çift taraflı çapalar var. İşte bu kadar bağlantı noktası olan bir bağı kesip atmak kolay mı?” Hayatımdan sildim onu?”. “Benim artık öyle bir kardeşim yok”. “Öyle bir evladım yok!”. “Öyle bir gelinim yok!” deyince yok oluyor mu? İçimizdeki vicdan susuyor mu? Haa bu arada hatırlatmak isterim ki bazı kişilik bozuklukları vardır. Bu kişiler; gereğince bağlılık kuramayan, nefret üreten, asla yakınlık kuramayan kişiliğe sahip olabilirler. Onların durumu farklıdır . Tabii ki böyle kişiler de kendileriyle yüzleşmeli; neden bu kişilik yapısına tutunduklarını terapi alarak iyileştirmelidirler. Bu konu ilişklileri en çok bozan, aileleri parçalayan bir konudur. Üzerinde önemle durulmalıdır. Ailenizde böyle bir kişilik örüntüsü olan yakınınız varsa bir şekilde yardım almalıdır. Daha çok narsistik, borderline, şizoid kişilik, antisosyal kişilik gibi bazı sorunlu kişilik örgütlenmelerinde aile bağları ne kadar güçlü olursa olsun bu kişiler aile sisteminden düşer. Aileye uyumlanmaz. En yakınlarından bile nefret eder. Savaş açar. Siler atar, keser atar. Bu kişiler zaten patolojik ve toksik ilişkiler üretir. Bizim konumuz sağlamlaştıracağımız bağların niteliği ile ilgili. Şimdi siz de bir bakın? Sizin ailede durumlar nasıl? Anne- babanız kavgalı mı muhabbetli mi? Aranızda menfaat bağları mı var, yoksa hiç kopmayacak, sevgiden türemiş, vefa ile beslenmiş bağlar mı var? Borç vermedi diye küsen bacanağınız? Babama bakmadı, annemi saymadı diye küsen kardeşiniz; babam mirası adil paylaşmadı diyen enişteniz…”Ben görüşmüyorsam siz de göremezsiniz!” diyen bir anneniz(babanız), “Beni zor zamanlarda desteklemediler” diyen bir ablanız… “Hasta olduğumda nasılsın bile demiyorlar, kırk yıl görmeseler özlemiyorlar” diyen bir babaanneniz… “Beni hiç saymıyorlar, hiçbir şeyi danışmıyorlar” diyen bir dedeniz…”Hep ben mi arayacağım, soracağım,biraz da onlar beni arasın. ne halde olduğumu sorsun” diyen bir teyzeniz,kardeşiniz…”Beni hiç kayırmıyorlar, haklı görmüyorlar, beni ele ezdiriyorlar” diyen bir kızınız var mı? İşte bu sitemler, bu durumlar, bu küslükler, şikayetler de bağların gevşekliğinden oluşmuyor mu? Biz hem kendi kurduğumuz aileye hem kendi kök ailemize(anne-baba) hem de kardeş bağı ile bağlandığımız yeğenlerimize kadar ne büyük bir ağın içindeyiz değil mi? Bir çok kırgınlıklar, küslükler, haksızlıklar, yanlış anlamalar olabilir. Sevgiyi, muhabbeti zedeleyebilir. Lakin günün sonunda şöyle bakabiliriz: eşler küserse arada çocuklar var. Kardeşler küserse arada anne-babalar var. Kuzenler var. Dede-torun var. Geline küsersek arada oğlumuz var. Damada küsersek arada kızımız var. Evladımıza küsersek arada torunlar var. Var oğlu var! Bu kadar bağ varken küsüp gitmek; kesip atmak mümkün mü? Siz söyleyin bu kişileri hayatımızdan bu kadar kolayca atmak mümkün mü? İzi kalır,tozu kalır. Kokusu kalır. Dokusu kalır. Sesi kalır. Anısı kalır…Ne çok şey kalır. En çok da vebali kalır. Hatırı kalır.
Siz de bir bakın bakalım ailenizdeki bağlara. Sicim gibi mi abrişim gibi mi? Kördüğüm gibi mi? Sıcacık, sapasağlam kuş yuvası gibi mi, örümcek ağı gibi mi? Nasıl bağlıysak o kadar güçlüyüz. O kadar huzurluyuz, güvendeyiz vesselam.
0 Yorum:
Yorum Bırakın