365 Sayfalık Kitabın Son Sayfası


629 Görüntüleme

Başladığımız her kitaba büyük heveslerle başlarız. İçinde aksiyon, gerilim, mutluluk, sevinç, kayıplar, dram gibi birbiri ardına inişli çıkışlı olaylar serisi takip eder. Sayfaların kimi çok ağır ilerlerken kimi sayfası da ne çabuk bitti dedirten türden olur. Kimi sayfada mutluluktan havalara uçarken, kimi sayfada göz yaşlarımıza hakim olamayız.

Her bir kitap, insanın geçirdiği bir yılı gibidir içinde her şey olan.

 Yazarlıkla uğraşmaya başladıktan sonra daha sık duyduğum bir şey varsa oda “yaaa hocam benim hayatımı bir yazsana, ibretlik uzun bir kitap çıkar.” sözleri. Çok önceden yalan yok kendi içimde alay ederdim. Kaleme alacağım, roman olacak ne yaşadın acaba derdim. Şimdilerse ise insanların bu sözleri beni düşündür. Artık şu kanaatteyim; fikrimce kainatta yer etmiş herkesin hayatı evet kaleme almaya değer. Yüzeysel uzaktan bakınca herkesin hayatını gül bahçesi olduğunu görürüz. Ama yapacağımız minik empatiyle kimsenin hayatının göründüğü gibi olmadığını görürüz. Bu doğrultuda kimsenin hikayesini hafife almıyor, küçük görmüyorum. İçimizden bazısı avaz avaz yaşadığı tüm zorlukları hissettirirken bazısı kendi içinde yaşamayı tercih eder. Diğeri hissettirmiyor diye ötekilerden daha az acı çekiyor anlamı çıkamaz. Kimsenin hikayesi hiç kimseye benzemiyor. Herkesin hikayesi kendine ağır çünkü o hikayenin başrolünde sadece kendisi var. Herkes yaşadığını bilir. Başkalarının kitaplarındaki senaryoya heveslenme haddine sahip insanlar da değiliz. Çünkü bizler yazar böyle uygun görmüş inancına sahip insanlarız. O yazdıysa vardır bir bildiği teslimiyetiyle yazılanı yaşamak isteriz.

 Artık geldiğimiz gün itibariyle 365 sayfalık kalın bir kitabın son sayfalarındayız. Yeni yıl kapıyı zorlamaya çoktan başladı bile. Kitabın son sayfalarına gelmek eminin kimse için hiç de kolay olmamıştır. Bir yandan bedeni saran yorgunluklarımız bir yandan da yeni olan bir şeye duyduğumuz gizemli bir heyecan. Hani  “Perişan bir haldeyim. Fakat içimde kendimden bile sakladığım bir ümit var.“ der ya Sabahattin Ali tam da şu günlerde yerini dolduran bir tabir. Uzun yıllar önce yeni başlangıçlar daha anlamlı gelirdi. Evet yaşı çok olmaya başlayan insanlar gibi konuşuyorum bazen. Bunun en büyük etkisi hem kişisel, o herkese özel yazılmış hikayenin içinde yaşadığımız imtihanlar, hem de bunun yanında ülkemizde peş peşe yaşadığımız, her gün dozunu artıran ağır musibetler serisi. Fazlasıyla yorgun ve endişeliyiz. Bende bir çoğunuz gibi yeni bir yıla gireceğim zaman heyecan, beni sarmalayan yeni diri umutlar, ne olursa olsun peşinden gitmem gerektiğine inandığım hayaller, ne olursa olsun bırakmamam gerektiğini düşündüğüm insanlar. Düşünce hemen kalkmam gerektiğine inanışlarım bunlar minimal seviyede. Bunun yerini artık çok istediğim bir şey için elimden geleni yapıp bekliyor, sonucuna daha fazla diretmeden teslim oluyorum. Onsuz yapamam dediğim insanlara, onlarsız nasılda yapabildiğimi gözlemliyorum. İnsanız, düşmeye meyilli insanlarız. Bize hep düşünce hemen kalkmamız tembih edildi. Düşmek hep kötü bir şey olarak anlatıldı. Düştüğüm yerden hemen onların dediği gibi apar topar kalkmak yerine bir süre kalıyor, o yerden bir torba dersle kalkıyorum.

Tıpkı çevirdiğimiz her sayfada ya ağlatan, ya güldüren kitap gibi sonuna geldiğimiz bu yılın her bir sayfasında kim bilir neler yaşadınız? Kaç kez hiç bitmesin istediğiniz bir gün yaşadınız? Ya da bir an önce kurtulmak istediğiniz bir gün?  Kaç kez dizlerinizi karnınıza çeke çeke ağladınız? Kaç kez sevinç göz yaşlarına hakim olamadınız? Kaç kişiyi Allah’ a şikayet ettiniz? Kaç kişinin haberi bile olmadan arkasından dua ettiniz? Kaç kişiyi bir daha görmemek uğruna veda ettiniz? Kaç kişiyi hayatınıza dahil ettiniz? İyi ki tanıdım seni dediğiniz insan sayısında mı yükseliş yaşadınız, yoksa şimdi ne lüzum vardı dedirten insanlara mı? Allahtan başka daha yakın dostunuz olmadığını hatırlatacak kim bilir kaç çaresizlik yaşadınız? Bir yıl boyunca tek bir defa da olsa güneşin doğuşuna şahit oldunuz mu hiç? Veya batışına? Yoksa evren sizi hiç ilgilendirmedi mi; yaprakların yeşermesi, sararıp dökülmesi, üzerine kar yağması ilginizi çekti mi mesela? Bir başkasına yaptığınız çıkarsız iyilik oranında kendinize yükseliş yaşattınız mı? Başarılarınız mı oldu, kaybedişleriniz mi? Yetersiz hissettiğiniz tek bir yönünüzü keşfedip üstüne gittiniz mi? Yoksa her şeyin en iyisini ben bilirim iddiasını sürdürdünüz mü? Yoğun bakım ünitesinde mi beklediniz? Yoksa yeni doğan ünitesinde mi? Yoksa siz her ikisinde de bekleyerek bir şeylerin çok başında olan insanla, artık bir şeyler için geç kalınmış insan ikilemi mi yaşadınız? Kaç kez pes ettiniz? Ders çıkarmak güzel şey, yazsanız kaç sayfa ders olur yaşadıklarınızdan? Bugünden sonra yaşayamam dediğiniz kaç gün daha yaşadınız? O olmadan nefes alamam dediğiniz kaç güne uyandınız? Bana söyler misiniz? İşte önümüzde koca bir yılın değerlendirmesi. Bunu yapmadan yeni bir başlangıç yapmanızı önermem. 

 Uzun yıllardır sizlerle birlikteyim. İnsan ailesi olarak gördüğü herkesi mutlu ve huzurlu olmasını kalben diliyor. Sizlerle 365 sayfalık kitabın son sayfasını çevirip, yeni bir cilde geçecekken temennim; kalbinizin tüm yorgunluklarına şifa olacak bir yıla başlangıç yapmanız. Herkes ne arıyor ise onu bulmasını diliyorum. Sağlık, huzur, aşk, para, aile, iş... ne diliyorsa onu yaşayacağı bir yıl temenni ediyorum.  Yine diliyorum ki güzel günler topluluğu bizi kucaklasın, bırakmasın. Bu eskidi, yeni ciltte görüşürüz.

Yazar

Ayşegül Emre

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *