Yükleniyor
Yükleniyor
Deprem araştırma ekibi adına bölgedeki gelişmeleri yorumlayan Prof. Dr. İbrahim Yüksel, "Ana sarsıntıdan sonra meydana gelen onlarca yıkıcı artçılar bölgeyi sarsmaya devam etmiştir. İkincil bir fay üzerinde meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki tetiklenmiş ikiz veya artçı deprem yıkımın etkisini kat kat arttırmıştır. Bu özellikleri ile karada meydana gelen dünyadaki en büyük depremlerden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Birbirine yakın iki fayda çok kısa arayla bu derece büyük depremlerin gerçekleşmesi uzmanları şaşırtan çok sıra dışı bir durumdur ve bu nedenle beklenmedik bir depremdi. 7,7 büyüklüğünde Kahramanmaraş depremi, 17 Ağustos 1999 Sakarya-Kocaeli ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin yaklaşık 3,16 katı, 7.6 büyüklükteki ikinci deprem ise 2,5 katı büyüklükteydi. İlk büyük depremle zarar gören pek çok bina ikinci depremle yıkılmıştır. İlk deprem sonrası tekrar evlerine dönmüş olan vatandaşlarımızdan bazıları ise ikinci depremde yıkıntıların altında kalmıştır. Art, arda oluşan bu iki büyük depremin sebep olduğu hasarların bu derece yüksek olması, depremlerin sığ (5-7 kilometre) ve sarsıntı süresinin uzun (1-1.5 dakika) olmasından kaynaklanmıştır. Yaklaşık 5-16.5 km. arasındaki sığ derinliklerde çok sayıda artçı depremler meydana gelmiştir" dedi.
"EV VE İŞYERLERİNİN DEPREME DAYANIKLI OLMASI ŞART"
Konutlardaki üretim kusurlarına dikkat çeken Prof. Dr. Yüksel, "Bütün bu kayıpları bir daha yaşamamak, hiç değilse en aza indirebilmek için tek koşul, yaşamın sürdüğü ev, işyeri gibi tüm yapıların depreme dayanıklı olmasıdır. Önemli boyutta bir deprem ülkesi olduğumuzu biliyoruz, yaşıyoruz ve görüyoruz. Yapı stokumuzun durumundaki eksiklikleri, hataları ve bilinmezliklerin farkındayız. Mevcut yapı envanterinin taranması, tasarım, inşa ve denetim süreçlerinin doğru ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ile doğru yapılaşma ve şehirleşme büyük önem taşımaktadır. Deprem sonrası can ve mal kayıplarına neden olan hasarların büyük bir çoğunluğu üretim kusurlarından kaynaklanıyor. Yapı üretim sürecinin temel aktörü olan şantiye şefliğine gerekli önemin verilmesi, yapı envanterinin taranması, evrensel standartlar ölçüsünde kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi, kamuda etkili bir yapı denetimi sistemin oluşturulması, mühendislik hizmetlerinin yapım sürecindeki maliyeti, külfet veya formalite olarak görmemeli tam tersine bu hizmetlerin bir zorunluluk olarak kabul edilmesi ve uygulanması gerekir, mühendislerin ve müteahhitlerin meslek odalarınca belgelendirilmesi ve yetkilendirilmesi lazım, imar aflarıyla veya imar barışları ile ruhsatlandırılan kaçak yapılara gerekli inceleme ve uygulamaların yapılması gerekmektedir" diye konuştu.
Prof. Dr. İbrahim Yüksel, "Yaşanan bu felaketin ardından, tarihten gelen karakteriyle bir kez daha her şeyi bir kenara koyarak, yedisinden yetmişine 'şimdi kenetlenme ve birlik zamanı' diyerek elinden gelen desteği vermek için çırpınan milletimiz yaraları sarmak adına büyük bir çaba içerisine girmiştir. Üniversitemizde depremin ilk saatlerinden itibaren gerek bilimsel gerek maddi ve gerekse manevi olarak bu çabanın içinde aktif bir şekilde yer almıştır ve almaya da devam edecektir. Ülkemiz için geçmiş olsun diyoruz. Aziz milletimizin başı sağ olsun. Depreminde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralılarımıza acil şifalar dileriz. Allah bir daha bu tür felaketleri ülkemize ve insanlık âlemine yaşatmasın" ifadelerini kullandı.
0 Yorum:
Yorum Bırakın