Prof. Dr. Tapısız: Her Yıl 125 Bin Kadın Yumurtalık Kanserinden Kaybediliyor

Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Tapısız, dünyada her yıl 204 bin kadının yumurtalık kanserinden etkilendiğini belirterek, "125 bin kadın da yumurtalık kanseri nedeniyle kaybedilmektedir. İlerleyen yaş (40 yaş üstü olmak), ilk adetin erken yaşta görülmesi, geç menopoz, çocuk doğurmama, infertilite yani çocuk sahibi olamama, yumurtlamayı artıran tedaviler ve genetik faktörler yumurtalık kanserinin risk faktörlerindendir" dedi.


284 Görüntüleme

Güven Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Tapısız, yumurtalık kanseri ile ilgili açıklama yaptı. Tapısız, yumurtalık kanserinin, genellikle erken dönemde belirti göstermeyen ve bu nedenle geç teşhis edilen kanser türü olduğunu kaydederek, "Hazımsızlık, iştah değişiklikleri, mide problemleri, kabızlık gibi sindirim sistemi yakınmaları, menopoz sonrası vajinal kanama, menopoz öncesi düzensiz kanamalar, kitlenin basısına bağlı semptomlar, cinsel ilişki sırasında ağrı, alt karında dolgunluk, karında sıvı birikimine bağlı şişkinlik ve akut ağrılar yumurtalık kanserinin belirtileri olabiliyor" diye konuştu. 

Tapısız, dünyada her yıl 204 bin kadının yumurtalık kanserinden etkilendiğini belirterek, "125 bin kadın da yumurtalık kanseri nedeniyle kaybedilmektedir. İlerleyen yaş (40 yaş üstü olmak), ilk adetin erken yaşta görülmesi, geç menopoz, çocuk doğurmama, infertilite yani çocuk sahibi olamama, yumurtlamayı artıran tedaviler ve genetik faktörler yumurtalık kanserinin risk faktörlerindendir. Birden fazla doğum yapma, doğum kontrol hapı kullanımı (5 yıl kullanım, riski yüzde 60 azaltır), tüplerin bağlanması veya alınması, emzirmek ise yumurtalık kanseri görülme sıklığını azaltan faktörlerdendir" ifadelerini kullandı.

ERKEN TEŞHİSİNDE DÜZENLİ JİNEKOLOJİK MUAYENE ÖNEMLİ

Yumurtalık kanserinin ileri evrelerde belirti gösterdiğini aktaran Tapısız, yumurtalık kanserinin geç belirti vermesi nedeniyle yüzde 70-75 ileri evrede saptandığını belirterek yıllık jinekolojik muayenelerinin ve ultrasonografik incelemelerin yumurtalık kanserinin erken evrede teşhis edilmesinde önemli olduğunu vurguladı. Yumurtalık kanseri ile ilişkili tümör belirteci olarak da bilinen kandaki 'Cancer Antigen 125' (CA-125) adı verilen bir proteinin düzeyinin ölçüldüğü bir kan testi olduğunu aktaran Prof. Dr. Tapısız, "CA-125 değerleri karın iç zarının sıklıkla tutulduğu ileri evre yumurtalık kanserlerinde yüksek saptanmakta, sadece yumurtalıkların tutulduğu erken evre hastalıklarda ise maalesef her zaman yüksek saptanmamaktadır. Bu durumdan dolayı bu test, yumurtalık kanseri taramasında kullanıma elverişli bir test değildir. Esas olarak test, yumurtalık yani over kanseri tedavisindeki sonuçları takip etmek amacıyla kullanılır. Eğer test sonucunuzun düzeyleri düşüyorsa tedavi işe yarıyor anlamına gelmektedir. CA-125 ölçümü asıl olarak yumurtalık kanserli hastaların tedavilerinin değerlendirilmesi ve takiplerinde kullanılan önemli bir testtir. Birçok yumurtalık kanseri dışındaki durumlarda da yükselebileceği bilinmeli ve yumurtalık kanseri taraması için kullanılmamalıdır" diye konuştu.

Prof. Dr. Tapısız, yumurtalık diğer adıyla over kanseri tanısının diğer bütün kanserlerde olduğu gibi doku tanısı ile konulduğunu söyleyerek "Kitlenin çıkarılması ve sonrası yapılan patolojik inceleme neticesinde yumurtalık kanseri tanısı konulur. Yumurtalık kanserlerinde birincil tedavi, cerrahi ve sıklıkla sonrasında alınacak kemoterapiyi içermektedir. Cerrahide ‘sitoredüktif cerrahi’ adı verilen vücuttaki tüm tümoral dokuların çıkarılması çok büyük önem arz etmektedir. Evre 1a, agresif olmayan (grade 1,2) epitelyal yumurtalık kanserleri yani sadece yumurtalığın içinde kanserin saptandığı durumlarda, eğer hastada çocuk istemi mevcutsa sadece hastalıklı yumurtalığın alınması tedavide yeterli olabilmektedir. Bu evreden daha ileri yani >Evre 1a olgularda rahim, tüpler ve yumurtalıkların alınması, pelvik ve paraaortik lenf nodlarının temizlenmesi ve karın ön kısmında bulunarak tüm bağırsakların üzerini örten ‘omentum’ denilen yapının alınmasıyla birlikte saptanan tüm tümoral yapıların çıkarılmasını içeren sitoredüktif cerrahinin yapılması yumurtalık kanseri cerrahisinde temeldir. Bu olgularda cerrahi sonrası ek ilaç yani kemoterapi tedavisi hastalığın yönetiminde önemlidir" dedi.

BİR KADININ HAYATI BOYUNCA YUMURTALIK KANSERİNE YAKALANMA RİSKİ 70'TE 1

Yumurtalık kanserinin, yüksek tansiyon veya şeker hastalığı gibi kronik bir hastalık olduğunun ve tekrar edebileceğinin bilinmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Tapısız, sözlerine şöyle devam etti:

"Yumurtalık kanserinin evresi ve ilk cerrahisi sırasında geriye tümöral dokunun kalıp kalmaması sağ kalımı etkileyen en önemli faktörlerdir. Hastalığın nüks yani tekrar etmesi sıklıkla ilk 2 yılda görülmektedir. Yumurtalık kanserleri sıklıkla ileri evrede tespit edilen ciddi bir toplum sağlığı sorunudur. Bir kadının hayatı boyunca yumurtalık kanserine yakalanma riski 70'te 1'dir. Ancak yakınlarında meme veya yumurtalık kanseri öyküsü olan kadınlarda genetik geçişli bazı hastalıkların olabileceği ve bu durumun riski ciddi seviyelerde artırabileceği unutulmamalıdır. Yumurtalık kanserlerinin erken evrede teşhisine yönelik bir tarama imkanı olmasa da yıllık jinekolojik değerlendirmelerin fayda sağlayacağı akılda tutulmalıdır. Yumurtalık kanseri tedavisinde bu konuda deneyimli cerrahlarca yapılacak cerrahi ile geride rezidü tümörün kalmamasının sağ kalımı etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu bilinmelidir. Unutulmamalıdır ki farkındalık hayat kurtarır"

Yazar

ertehaber.com

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *