Yükleniyor
Yükleniyor
Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Sabuncuoğlu Çoban, sayıları milyonlarla ifade edilen köpeklerin; çocuklar, engelliler, yaşlılar ve diğer canlılara zarar verme ihtimalinin her geçen gün arttığını bildirdi. Günümüzde insanların köpeklerin saldırısına uğradığını belirten Çoban, “Sürü halinde saldırma sonucunda yaşlılar ve çocuklar yaralanıyor; çocuklarımız, gençlerimiz sokak köpeklerinin saldırısından kaçarken trafik kazası geçiriyor, hayatlarını kaybediyorlar. Yaşlılar veya çocuklar işe, okula, gezmeye, sokağa çıktığı zaman stres ve endişe yaşıyor, köpeklerden korkuyorlar. Ülkemizde, her gün yüzlerce kez gelişmemiş ülkelerdeki kadar 'kuduz şüpheli ısırık vakaları' gerçekleşiyor. Yılda yaklaşık 250 bin insan tıbbi tedavi alıyor. Başıboş dolaşan köpeklerin, sağlık ve üreme yönetiminin yapılması, bakım ve beslenmesi neredeyse imkansız bir süreç. Ülkemizdeki sayıları milyonlarla ifade edilen bu köpeklerin; çocuklar, engelliler, yaşlılar ve diğer canlılara zarar verme ihtimali yeterli önlem almadığımız için her gün artıyor. Yıllardan beri, kuduz ölümleriyle alevlenen tartışmalarda, bir arpa boyu yol alınamadığı da bir gerçek" diye konuştu.
BELEDİYELER KÖPEKLERİN ÜREME HIZINA YETİŞEMEDİ
2004 yılında çıkarılan ‘5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvan haklarının yasalarla korunması yolunda tarihi bir adım olduğunu belirten Çoban, şunları söyledi:
“Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, başıboş köpeklerin öldürülmesi yasaklandı. Ayrıca, hayvan bakımevleri ve rehabilitasyon merkezleri kurulmasının yolu açıldı. Köpeklerin üremesinin kontrolü için kısırlaştırılma, sağlık kontrolleri için de aşılama, işaretleme faaliyetleri düzenlendi ancak ülkemizdeki çoğu belediye, barınak, operasyon alanı gibi fiziki altyapı, veteriner hekim istihdamı, ilaç ve aşı tedariki gibi konularda son derece yetersiz kaldı. Sorumluluklarını etkili şekilde yerine getiremediler. Bazı belediyeler, kanunun ilanını takip eden birkaç sene boyunca herhangi bir çalışmada bulunmadı. Artan sahipsiz köpek popülasyonun, halkın sağlığı ve güvenliğini tehdit etmesine seyirci kaldı. Bu dönemde, yani 2004 ve sonrasında şehirlerde ve köylerde, kuduzdan şüpheli ısırılma vakaları ciddi oranda yükselmeye başladı. Bazı belediyeler, köpekleri toplayıp uzak köylerin civarına bırakmayı çözüm zannetti. Şehirden taşraya taşınıp bırakılan köpekler, köyünde en güvenli yerde, evinin önünde oyun oynayan çocuklara saldırdı. Çoğu açıdan, toplum tarafından sevinçle karşılanan 5199 sayılı kanunun ilanı üzerinden 18 sene geçti. Bu dönemde, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve belediyeler beraber emek verip, işlevsel sistemler oluşturmaya çalıştı ancak orta büyüklükte bir belediye sınırları içerisinde bulunan hayvan bakımevinde, maksimum 3-4 veteriner hekim, 1 taşıma aracı, 8-10 yardımcı personel ile her doğumda yaklaşık 6-7 tane yavrulayan binlerce sokak köpeğinin kısırlaştırma, aşılama, küpeleme, diğer tedavi ve bakım işlemleri yetersiz kaldı. Köpeklerin üreme hızına yetişilemedi. Sayısı geometrik olarak artan, 20-50 kg arasında, insanlarda korku oluşturabilen, saldırma veya oyun amaçlı insana yaklaşabilen başıboş köpeklerin sayısı, yıllar içinde, arttıkça arttı."
‘HAYVANLARIN TEMEL İHTİYAÇLARI KARŞILANMALI’
Hayvan refahı ile ilgili bilimsel araştırmaların hayvanlar için temel ihtiyaçlarının karşılanması durumunda, konfor halinin oluşacağını söyleyen Çoban, “Yiyecek ve su ihtiyaçlarının karşılanması, uyuma ve dinlenme için güvenli uygun bir barınak sağlanması, doğal davranışlarının desteklenmesi, türlerinden ayrılmaması, yalnızlaştırılmaması, koşması, zıplaması, uyuması, hareket etmesi, oynaması, acı, ağrı çekmemesi, şiddet, travma ve hastalıklara maruz kalmaması, korku ve tehdit altında olmaması köpeklerin en önemli ihtiyaçlarıdır. Sokakta, başıboş dolaşırken, 5 temel gereksinimini ne kadarı karşılanabilir? Birisi su verir, diğeri tekmeler, hırlar hayvan, korku ve tehdit hisseder, stres altında yaşar, huyu kötüleşir, aç ve susuz kalır, bazıları insana saldırır ve hatta ölüme sebep olur. Bazıları her şeye rağmen sevgiyle kuyruk sallar. Sokaktaki başıboş köpekler de belediyelere bağlı bakımevlerinin kontrol ve sorumluluğu altında barındırmak, kısa ve orta vadede, en doğru çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Doğru ve ekonomik şekilde projelendirilip, barınaklarımızın sayı ve kapasiteleri hızla artırılırken, uygun yöntemlerle toplanan başıboş köpekler, cinsiyet ve diğer fiziksel ve huy özelliklerine göre ayrı bölmelere yerleştirilmeli. Bu şekilde kontrol altına alınan hayvanların kısırlaştırma olmasa da üreme faaliyetleri sonlanır. Böylece, hayvanın ameliyat geçirmesi, kısırlaştırmanın ciddi maliyetleri ve operasyon sonrası sorunlar olmaksızın; kısırlaştırma için ayrılan bütçe, bakım ve beslenme için kullanılabilir. Belediyelerde, periyodik sağlık kontrolleri, sağlık yönetimi ve bakım/besleme için yeterli sayıda personel istihdamı sağlanmalı. Ayrıca, barınaklar, şeffaf ve topluma açık olursa, görevliler ve gönüllülerin ortak çabası ile barınaktaki hayvanların refah seviyeleri zaman içerisinde artar" ifadelerini kullandı.
‘KÖPEKLERİN BULAŞTIRDIĞI HASTALIKLAR TEHLİKELİ BOYUTLARA ULAŞTI’
Yağmur birikinti sularının içilmesinin leptospiroz gibi bazı hastalıklar yönünden son derece riskli olduğunu belirten Çoban, "Başıboş köpeklerin beslenme ihtiyacı ise kontrolsüz şartlarda, sokaklara bırakılan yemlerle, beş gün aç, bir gün tok sağlanmaya çalışılırken, yemlerin bozulması, fare sıçan gibi kemirgenleri çekmesi, insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit etmektedir. Başıboş köpekler, kuduz gibi çok bilinen hastalıkların yanı sıra, insanlara geçen onlarca hastalığın da etkenlerini taşımaktadırlar. Başıboş köpeklerin insanlara bulaştırdığı hastalıklar, halk sağlığı açısından son derece tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Köpekler, sokaklarda birer biyolojik bomba gibi dolaşmaya devam etmektedir. Nesillerimizin sağlığı ve güvenliği için başıboş köpekler kontrol altına alınmalı. Gerçek hayvanseverlerin katkı ve emekleriyle barınaklarda refah şartlarında olmaları sağlanmalıdır" dedi.
0 Yorum:
Yorum Bırakın