Yükleniyor
Yükleniyor
Bölgesel olarak hassas, kritik bir dönemden geçildiğini ifade eden Akar, "Böyle bir dönemde iki gün süreyle NATO Savunma Bakanları Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda başta Ukrayna olmak üzere İttifakın gündeminde bulunan savunma ve caydırıcılık konuları ele alındı, hem bölgesel hem de küresel gelişmeler değerlendirildi" dedi.
Ukrayna-Rusya arasındaki gerilime yönelik de açıklamalarda bulunan Akar, şunları söyledi:
"Bizlerde, ilgili diğer ülkelerde ve NATO ülkelerinde bir endişe söz konusu. Bu endişeyle gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Diplomasi ve diyaloğun sürdürülmesi ve bu şekilde çözüme gidilmesi hepimizin ortak dileği. Bunu vurguladık, vurgulamaya devam ediyoruz. Bizim için hem Gürcistan'ın hem de Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve egemenliği önemli. Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi tansiyonun düşürülmesi için Türkiye olarak bugüne kadar elimizden geleni, üzerimize düşeni yaptık, yapmaya devam ediyoruz."
Akar, Karadeniz'de Montrö'nün getirdiği bir statüko olduğuna dikkati çekerek, "Bu statüko ile Karadeniz'de denge, güvenlik ve istikrar var. Bunun da hayati önemi haiz olduğunu her fırsatta belirttik, belirtmeye devam ediyoruz" dedi.
Görüşmelerde Güney Kafkasya'daki bölgesel iş birliğinin herkesin yararına olduğunu ifade ettiklerini de aktaran Akar, "DEAŞ, El-Kaide, PKK ve PKK'dan hiçbir farkı olmayan YPG ve FETÖ gibi terörün her türlüsü ile mücadele ettiğimizi, bunu sürdürdüğümüzü ve bu alanda müttefiklerimizden daha fazla işbirliği beklediğimizi de burada yine altını çizerek muhataplarımıza ifade ettik" diye konuştu.
NATO Genel Sekreteri'nin yanı sıra İngiltere Romanya, Letonya, Estonya, Kuzey Makedonya, Hollanda, Yunanistan, Bulgaristan, İtalya, İspanya ve ABD'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda savunma bakanı ile görüşme fırsatı bulduğunu belirten Akar, "Hem askeri eğitim iş birliği hem de savunma sanayi konularını ele alma, ana, kilit konular hakkında görüş alışverişinde bulunma fırsatı bulduk. Bu bakımından toplantının son derece yararlı geçtiğini söyleyebiliriz" dedi.
Ukrayna krizine yönelik Türkiye'nin bakışı ile bölgede daha aktif rol oynamasına yönelik planın olup olmadığı sorulan Akar, şu yanıtı verdi:
"Bizim bu konudaki tutumumuz başından beri çok açık ve net. En üst düzeydeSayın Cumhurbaşkanımızdan başlayıp bakanlar düzeyinde ve diğer heyetler arası görüşmelerde hep dile getirildi. Biz başlangıçtan itibaren konuşmalara ve görüşmelere Kırım'ın işgaline karşıyız diye başladık. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklediğimizi de söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Bölgedeki gerginliğin sağduyulu ve dengeli bir yaklaşımla çözülmesinden yanayız ve bu manada Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin barış, diyalog, huzur ve refah içinde yaşaması bizim en samimi temennimiz."
Türkiye'nin Karadeniz'deki gerginliğin azaltılmasından yana olduğunu dile getiren Akar, şöyle konuştu:
"Gerginliğin daha fazla artmaması için ne yapılması gerekiyorsa biz bunları konuşuyor, bunları telkin ediyoruz. Bu konudaki görüş ve önerilerimizi ortaya koyup müttefiklerimizle paylaşıyoruz. Gerginliği tırmandırıcı eylem ve söylemlerden uzak durulması, eylem ve söylemlerin iyi istişare edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye olarak üzerimize düşen siyasi, insani, hukuki, yapılması gereken ne varsa yaptık, yapmaya devam ediyoruz."
Gelişmeleri yakından takip ettiklerini vurgulayan Akar, "Gelişmelere göre bizim almamız gereken tedbirler neyse bunları bugüne kadar aldık, almaya devam edeceğiz" dedi.
Karadeniz'e en uzun kıyısı olan ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Akar, "Tüm tarafların sükûnet, iş birliği, istişare, diyalog içinde faaliyetlerini yürütmelerinin herkesin yararına olduğunu söyledik, söylüyoruz" ifadesini kullandı.
Bir gazetecinin Yunanistan ile ilişkilerin gerginleştiği bir dönemde Yunan mevkidaşıyla yaptığı görüşmeye ilişkin sorusu üzerine Akar, "Yunanistan Savunma Bakanı Sayın Nikolaos Panagiotopoulos ile gayet olumlu, yapıcı bir görüşme yaptık. Spontane gerçekleşti, gerçekçi bir görüşme oldu" diye konuştu.
Akar, görüşmede, Türkiye ve Yunanistan arasındaki güven artırıcı önlemler toplantısının dördüncüsünün Ankara'da yapılması için Yunan heyete yönelik davetlerini yinelediklerini de belirtti.
Akar, Türkiye'nin uluslararası hukuk, ikili anlaşmalar ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde, barışçıl yol ve yöntemlerle, diyalogla sorunların çözebileceğine yönelik inancını yineleyerek, şunları kaydetti:
"Farklılıklarımız var, doğru ama bir araya gelelim, bunları tartışalım diyoruz. Amacımız barış ve istikrar içinde, uluslararası hukuk dahilinde tarafların bölgenin zenginliklerinden istifade etmesi. Bunu kaç kere dile getirdik. Ege'de, Akdeniz'de zenginlikleri adil şekilde paylaşalım diyoruz. Bunların karşılık bulmasını bekliyoruz. Tüm bu iyi niyetli yaklaşımımıza rağmen müttefiklik ruhuna aykırı şekilde provokatif, gerginliği tırmandırıcı eylem ve söylemlere maalesef devam ediyorlar. Bunlarla ilgili uluslararası hukuk ve ikili anlaşmalarımız var. Siz Lozan Antlaşması'nı, Paris Antlaşması'nı yok sayamazsınız. Altında imzanız olan bu anlaşmaların istediğiniz maddelerini uygulayacaksınız, istemediklerinizi uygulamayacaksınız, Dünyada böyle bir şey yok."
Bazı Yunan siyasilerin konuşmalarının ve eylemlerinin temelinde yayılmacı bir anlayışın olduğunu belirten Akar, Türkiye'ye yönelik suni bir tehdit algısı oluşturulmaya çalışıldığını söyledi.
Buna bağlı olarak bir silahlanma sevdasına giren Yunanistan'ın birtakım ittifaklar peşinde koşmaya çalıştığına dikkati çeken Akar, "Biz de 'Bunlar beyhude gayretler' diyoruz. Zaten akil, aklı başında Yunanlar da bunu ifade ediyorlar. Bu kadar ekonomik problem varken bir silahlanma sevdasıyla Yunan halkının imkanlarını, fırsatlarını, maddi kaynaklarını heba etmek öncelikle ve özellikle Yunan halkını rahatsız ediyor, onun yükünü artırıyor" dedi.
Türkiye'nin Yunanistan başta olmak üzere tüm komşularının sınırlarına, toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu vurgulayan Akar, "Türkiye coğrafyası, nüfusu, ordusu, ekonomisi, tarihi ve değerleriyle güçlü bir devlet. Fakat Türkiye hiç kimseye karşı bir tehdit değil. Bunun görülmesi, bilinmesi lazım. Türkiye hem bölgesel hem de küresel barışın ve istikrarın teminatı olmaya veya küresel ve bölgesel barışa katkı sağlamaya devam ediyor. Bizim durumumuz budur. Türkiye güvenilir, güçlü ve etkin bir müttefik. Bunu herkesin bilmesi lazım" ifadelerini kullandı.
Yunanistan'ın Türkiye ile olan sorunlarını Türkiye-NATO, Türkiye-AB, Türkiye-Avrupa sorunu haline dönüştürmeye çalışmasını büyük bir yanlış olarak nitelendiren Akar, "Diğer taraftan bazı Avrupalı dostlarımızın, AB'deki, NATO'daki bazı dostlarımızın bunu böyle algılaması da esef verici. Taraf tutmamaları lazım. Bu konuda maalesef AB mensuplarının özellikle bazıları Türk-Yunan meselelerinde önyargılı, tek yanlı ve körü körüne Yunan yanlısı. Gerçekleri bir tarafa bırakmak, göz ardı etmek suretiyle adeta olayı çözmemek için ateşe benzin dökmek şeklinde bir yaklaşım sergiliyorlar" diye konuştu.
Türkiye'nin çok sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığını, insani yardımda bulunduğunu ifade eden Akar, "Hal böyleyken Yunanistan'a girmeye çalışanlara silahla, botlarını delmek, bazen ateş etmek suretiyle karşı koymak gerçekten hiç yakışık almayan, bu çağda olmaması gereken, uluslararası hukuk, insani değerler, insan hakları bakımından kabulü mümkün olmayan davranışlardır. 3 yılda, 85 bin mülteciyi özellikle denizde acımasız, canice, insanlık dışı şekilde karşılamışlar, ittirmişlerdir. Bunun başka yolu olması lazım. Buna derhal son verilmeli" dedi.
İpsala'da Yunan sınır unsurları tarafından geri itilen 19 kişinin donarak öldüğünü hatırlatan Akar, "AB'de, başka yerlerde insan haklarının en önde savunucusu olarak ortaya çıkanlar nerede? Avrupa'nın göbeğinde insanlar hayatlarını kaybettiler. Sağ kalanların ifadeleri var: 'Soydular, bizi çıplak tuttular, paramız pulumuz gitti. Çoluğumuz çocuğumuzla ölüme terk ettiler.' diyorlar. Yunan muhataplarımızdan bunlara bir çare bulunmasını istiyoruz. Bu, insan haklarının kesin ihlalidir" ifadelerini kullandı.
Kıbrıs'taki gelişmelere yönelik soru üzerine de Akar, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin eşit hak sahibi olduğunu anlamaları, Türk varlığını kabul etmeleri lazım. Türk varlığını içlerine sindirmeleri lazım. Kimseler yokken biz vardık orada. Dolayısıyla bu tarihi arka planıyla, sosyal yapısıyla, değerleriyle, gelişimiyle bunları görmek lazım. Oradaki insanların da Kıbrıslı kardeşlerimizin de haklarına saygı göstermeleri lazım" yanıtını verdi.
"Türkiye'nin NATO üyeliğinin 70'inci yılına yönelik değerlendirmesi sorulan Akar, "NATO başarılı bir savunma ittifakı. Biz de buranın tam üyesiyiz. Dolayısıyla buradahaklarımız, sorumluluklarımız var. Hem haklarımızı sonuna kadar kullanmak hem de sorumluluklarımızı sonuna kadar yerine getirmek için elimizden gelen gayreti gösterdik, gösteriyoruz" diye konuştu.
NATO'nun birlik, uyum içinde, istişareyle çalışmalarını yürütmesinin önemine işaret eden Akar, şunları söyledi:
"NATO'ya 70 yıl boyunca gerçekten etkin, güçlü ve kesintisiz bir destek sağladık. Bunu da halen sürdürüyoruz. Önemli katkılarımız oldu, NATO yöneticileri de bunun farkında. NATO'nun değerlerini ve sorumluluklarını paylaştık, paylaşmaya devam ediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri, NATO içinde ikinci büyük ordu. NATO'nun güvenliğinin tam merkezindeyiz. Üstlenmiş olduğumuz görev ve misyonları da gerçekten büyük bir başarıyla yerine getirdik. Türkiye NATO'ya en çok katkı veren ilk 5 ülke arasında, mali katkı bakımından da 8. sırada. Bu, önemli bir şey. Bizim ortaya koyduğumuz ciddi bir fedakarlık, ciddi bir potansiyel var.
Ayrıca burada NATO misyonunda çalışan büyükelçilerimizi, askerlerimizi, temsilciliğimizdeki arkadaşlarımızı, geçmişte görev yapanları saygı ve şükranla anıyorum. Gerçekten burada ciddi bir mücadele var, ağır bir mücadele var. Görünen ve görünmeyen mücadele var. Buradaki arkadaşlar çok ciddi gayret içindeler. Onlara teşekkür ediyorum. Birlik ve beraberlik içinde ülkemizin ve milletimizin, 85 milyon olduk artık, hak ve menfaatlerini, onurunu, prestijini, bayrağını yükseklerde dalgalandırmak için bugüne kadar çalıştık, aynı şekilde çalışmaya devam edeceğiz."
0 Yorum:
Yorum Bırakın