Kayseri Geçmişindeki Felaketler: Har-I Kebir

Kayseri geçmiş yıllarında yalnızca depremlerle sarsılmadı. Uzun süren kıtlıklar, geniş bir bölgeyi etkileyen salgın hastalıklar ve büyük yangınlardan da etkilendi. Kayseri ticaret şehri ve ticaret şehirleri için Kapalı Çarşılar çok önemli. O dönemde Kapalı Çarşı da çıkan yangın Kayseri’ye büyük zaralar verdi.


232 Görüntüleme

Kayseradar ve Radyoradar ortak canlı yayınında Salih Zeki Çetin’in moderatörlüğünde yayınlanan ‘Dün, Bugün, Yarın’ programında Kayseri’nin geçmiş zamanlarda yaşadığı felaket, salgın hastalıklar ve büyük yangınlar anlatıldı. Prof. Dr. Osman Özsoy, Tarihçi Yazar Halit Erkiletlioğlu ve Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu’nun konuk olduğu programda, Cami-i Kebir ve ticaret merkezi Kapalı Çarşı’nın başına gelen büyük felaketler konuşuldu. 

Birçok felaketi, kamu binaları ve dini binalarda bulunan kitabelerden takip ettiklerini ve o dönemin şairlerinin şiirlerinde söz etmelerinden anladıklarını ifade eden Tarihçi Yazar Halit Erkiletlioğlu, “Camii Kebir Kayserimizin en eski camilerinden bir tanesi. Zamanında Mehmet Gazi’nin yaptırmış olduğu bir cami. 1134-1143 yılları arasında yapılmış bir cami. Camideki tahribatlardan Kayseri’deki felaketleri takip edebiliyoruz. Yapıldıktan 100 sene sonra 1’inci Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde büyük bir depremin Kayseri’de olduğunu, camiyi yıktığını 1’inci Gıyaseddin Keyhüsrev’in akrabasına tamir ettirdiğini ve minare ilave ettiğini biliyoruz. Minarenin şerefesi üzerinde bir kitabe, bir dua ya da bir hadisi şerif var. Kufi hatla yazılmış. O dönemin klasik yazısıyla yazılmış. Selçukluların klasik yazısı. Fakat kimse asla okuyamadı şimdiye kadar o yazıyı. Ben geçtiğimiz sene başlarında drone ile bir çekim yaptım. Hem videosunu hem fotoğraflarını çektik. Bu işin ustalarıyla, eski yazıları okuyabilenlerle görüştük. Kimse okuyamadı. O depremden sonra 1717’de meydana gelen büyük bir deprem daha var. Büyük bir deprem olduğunu şuradan biliyoruz. Doğu kapısında yani çeşmelere bakan kapısında tarihi zelzele diye bu tarihi not düşmüşler. Kitabe koymuşlar tarihi zelzele 1126 (hicri takvime göre). O tarihte caminin tavanı olduğu gibi çökmüş. Camide çok büyük bir hasar bırakmış. Bu depremleri camilerden takip ediyoruz. Çünkü kamu binaları ve camiler, dini binalar muhkem binalar olduğu için takip ediyoruz. Diğer binalardan takip edemiyoruz. Ve bu binalardaki zararlar kayıtlara geçmiş ayrıca. Dolaysıyla o tavanların çöktüğünü ve 9 sene kadar metruk halde kaldığını, 9 sene sonra tamir edildiğini kuzey kapısında bulunan kitabelerde belirtiliyor. Fakat o zamanın şartlarında iş makineleri olmadığı için caminin orijinal zeminin bulamamışlar. Yarısına kadar gömülmüş mihrap. Mevcut bulunan zemin üzerinden ibadete devam edilmiş. 1950’li yıllara kadar bu şekilde devam etmiş. 1950’de Emin Molu zamanında birkaç hayırseverle birlikte iş makineleri yardımıyla caminin zeminini ortaya çıkartmışlar. Mihrapta bu uğraşla ortaya çıkmış. Orijinal mihrap muhtemelen o zelzelede kaybolmuş. Şimdiki mihrap Külük camisinin mihrabı örnek alınarak yapıldı ve üzerinde kufi yazılar yazıldı” ifadelerini kullandı.  

‘HAR-I KEBİR, BÜYÜK KAPALI ÇARŞI YANGINI’

Kapalı Çarşıda meydana gelen büyük yangın yani ‘Har-ı Kebir’, Kayseri’ye büyük zararlar verdi. O dönemin şartlarına göre Kapalı Çarşıda hava sirkülasyonu olmadığı için salgın hastalıkların da çok daha kolay yayıldığını belirten Tarihçi Yazar Erkiletlioğlu, “1800’lü yılların sonuna geldiğimizde büyük Kapalı Çarşı yangını var. Har-ı Kebir (büyük yangın) deniliyor. Kapalı Çarşı’nın büyük bir bölümü o zamanlarda ahşap. Sadece Hacı Efendi Çarşısı yanmamış. Geriye kalan bütün dükkanlar yanmış. O zaman mutasavvıf Osman Bey isimli birisi gelmiş. O, bu defa taştan yapmak suretiyle tekrardan inşa etmeye başlamış. Bu olay 1870’te meydana gelmiş bir felaket. Tabi Kayseri ticaret şehri. Ticaret şehirlerinin içinde Kapalı Çarşılar çok önemli. Anadolu’da veya bütün Osmanlı coğrafyasında Kapalı Çarşı olan yerler ticari açıdan önemli şehirler. Her şehirde yok. Bu Kapalı Çarşı yangını Kayseri’ye büyük zararlar vermiş. Tabi o dönemlerde Kapalı Çarşıda hava sirkülasyonu yok. Rutubet oldukça fazla ve verem hastalığı yaygın. O dönemin ince hastalığı verem ve sıtmada felaketlerden biri. Ve çiçek hastalığı da o dönemde çok yaygın. O zamanlarda ilaç eksikliği var. Bu veremden dolayı o dönemin Valisi Nazmi Toker, Kapalı Çarşı’nın kuzey girişini kısalttı ve çok büyük bir bölümünü yıktırmıştır. Oranın hava alıp, rutubetten kurtulmasını sağlamış” şeklinde konuştu. 

‘BUĞDAY ALTINLA TAKAS EDİLİR HALE GELDİ’    

Bir dönem Kayseri’ye hiç yağmur yağmadı ve kıtlık boy gösterdi. 1874 yılında yine kıtlık felaketinin ardından 500 kişinin bu felaketten etkilenerek hayatını kaybettiğini söyleyen Tarihçi Yazar Erkiletlioğlu, “1874 yılında neredeyse Kayseri’ye hiç yağmur yağmamış. Bundan dolayı aşırı pahalılık yaşanmış. Hatta altınla buğday ve arpa takas edilir hale gelmiş. O kadar ki değerli hale gelmiş gıda maddeleri. O dönemde Kayseri ve çevresinde 500 kişinin hayatını kaybettiği yazılıyor kayıtlarda, şiirlerde. O dönemin nüfusuna göre bu oldukça büyük bir rakam. Unun batmanı yani 8 kilosu 1 mecidiye çıkmış. O zamanlar 1 mecidiye büyük bir miktardı. Bahar mevsimlerinde, yağmur yağmamış. Kışında kar az yağmış. Yani Anadolu’da 7 senede 1 böyle bir kıtlığın, hava şartlarından dolayı döngünün olduğu belirtiliyor. Kültepe’de de böyle bir döngü var. Eski zamanlardan beri bu kıtlık 7 senede 1 periyotlarla devam ediyor” şeklinde konuştu.

Yazar

ertehaber.com

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *