Yükleniyor
Yükleniyor
'TAŞLARIN HENÜZ İSİMLERİ DAHİ YOK'
İsveç'te resim sanatıyla uğraştığını ve binaların genelde duvarlarına resim yaptığını belirten Selami Çavdar, "20 yıldır oradayım. Aşağı yukarı 15 yıldır bu işle uğraşıyorum. Eğitim almadan bu işe başladım, buraya kadar geldi. Tamamen kendi kendime öğrendim. Genel olarak yazları köyümüze geliyorum. Doğayı çok seviyorum. Dağlarda dolaşırken bazı taşlar dikkatimi çekti. Daha sonra bunlarla alakalı ne yapabiliriz diye böyle yola çıktık. Yeşil ve turkuaz renginde taşlar bulduk. Özellikle sanata yatkın, yumuşak taşlar. İşlemesi kolay, renkleri çok hoş. Özellikle turkuaz taşımız firuze taşına çok benziyor. Sanatsal faaliyetlerde de kullanma adına, sanatçı arkadaşlarımız var özellikle İstanbul'da, Adana'da. Birkaç arkadaşımız bununla çalıştı. Çok hoşlarına gittiğini söylediler. Şimdi deneme maksatlı küçük taşlar alıp, çalıştık. Yasal izinler tamamlandıktan sonra daha büyük taşlar ve heykeller, daha güzel şeyler ortaya çıkacak. Açıkçası daha yolun başındayız. Hala kendimiz de öğreniyoruz, taşlarla alakalı bilgi edinmeye devam ediyoruz. Son edindiğimiz bilgi; taşların bilinen bir isimleri yok. Bu taşları isimlendireceğiz" dedi.
'DÜNYANIN HER TARAFINA ULAŞTIRMAYA ÇALIŞACAĞIZ'
Bazı heykeltıraşların taşları beğendiğini söyleyen Çavdar, "Sanatçı arkadaşlar özellikle ilgilendiler. 'Bu taşa hiçbir şey yapmayın sadece görseli bile yeterli' diyorlar. Dokusu çok iyi. Dokunduğu zaman hoş bir duygu veriyor. İstanbul'da heykeltıraş Malik Bulut var. Hatta Cumhuriyet Üniversitesi'nin önündeki heykeli de o yapmıştı. O bu taşı çok beğendiğini, çalışmış olduğu taşlar arasındaki en iyi taşlardan biri olduğunu hem dokusu hem de işleme açısından çok güzel olduğunu dile getirdi. Öylece yola çıktık. Bu taşlar şimdi yüzeydeki taşlar. Yüzeydeki taşlar oksijen ve güneşe maruz kaldıkları için çok dayanıklı ve kaliteli değiller. Derindeki taşların daha iyi olduğunu biliyoruz. Turkuaz rengindeki taşta, büyük bir ihtimalle bakır var. Bu rengi veren o. Sanatsal olarak bizim gibi insanlar veya sanatçılar elini attığı zaman bir değer kazanıyor. Bin yıldır veya on bin yıldır bu taşlar orada. Ama bu taşları nerede kullanacağınız önemli. Zaman ve mekan, güven oluştuktan sonra bunu dünyanın her tarafındaki heykeltıraşlara, bu işle alakalı çalışmak isteyen herkese ulaştırmaya çalışacağız. Bu kurduğumuz atölye de bu projenin başlangıcıydı. Yöremizin bu değerini sanata kazandırmak istiyoruz" diye konuştu.
0 Yorum:
Yorum Bırakın