Yükleniyor
Yükleniyor
Açılış töreninde konuşan Erdoğan, "Her medeniyet kendi ahlak, sanat, felsefe ve din anlayışı çerçevesinde şehre bir anlam, bir kimlik kazandırmıştır. Şehirlerin kimlikleri tarihi, edebi ve kültür sanat birikimleriyle şekillenmiştir. Türkiye birçok medeniyete beşiklik etmiş farklı inanç ve kültürleri potasında eritmiş, tarihin akışında başrol oynamış çok özel bir coğrafyadır. Kadim şehirlerimizin her biri birer açık hava müzesidir. Bu coğrafyanın göz bebeği olan İstanbul ise bizim en büyük müzemizdir. Bütün klasik müzeler sadece maziyi muhafaza ederken İstanbul mazi ile bugünün iç içe geçtiği bir arada hayat sürdüğü bir müze hüviyetindedir. İstanbul'un en taze incisi Büyük Çamlıca Camii de bünyesindeki sanat galerisi, kütüphanesi, konferans salonu, atölyeleri ve müzesiyle coğrafyamızın zenginliğinin nişanesi olarak asırlar boyunca hizmet verecek bir eser olarak medeniyet mirasımıza Allah'a hamdolsun kazandırdık. Bu vesileyle geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz camimizin ve müzemizin inşasında büyük katkıları olan Gürsoy ailesinden Abdurrahman kardeşimizi rahmetle yad ediyorum" dedi.
"SEÇKİN MÜZELERDEN GETİRİLEN 650 ESER SERGİLENİYOR"
Erdoğan şöyle devam etti:
"Yaklaşık üç yıl önce ibadete açtığımız camimiz ve külliyemiz İstanbul'un siluetine değer katan bir eser oldu. Bugün açılışını yapacağımız İslam medeniyetleri müzesi de külliyemizin en önemli bölümlerinden biridir. Müzemizde sergilenecek eserler bu topraklara yepyeni bir çehre kazandıran İslam medeniyetinin bin yıllık birikimini temsil ediyor. Milli Saraylar idaremiz tarafından hazırlanan bu müzenin tematik bölümlerinde İstanbul'daki seçkin müzelerden getirilen 650 eser sergileniyor. Bunlar arasında peygamber efendimizin eşyalarından Kur'an-ı Kerim'in ilk nüshalarına, Türk dokuma sanatının örneklerinden mimari ve dekoratif eşyalara, üstün hat sanatından çini örneklerine kadar her biri diğerinden kıymetli eserler de bulunuyor. İslam Medeniyetleri Müzemizin şehrimize, ülkemize ve kültür sanat dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum"
"İSTANBUL'UMUZ BU ESERİ DE GURURLA TAŞIYACAKTIR"
Erdoğan, "Asırlar boyunca tıptan edebiyata, mimariden giyime, astronomiden şehirciliğe her alanda dünyanın öncülüğünü yapan bir medeniyetin mensupları olarak önce kendimizi tanımaya ihtiyacımız var. İslam medeniyetini yok sayarak dünya tarihi yazmanın ve bilimde bugünkü seviyeye nasıl gelindiğini kavramanın imkansızlığı, müzemizde sergilenen eserler sayesinde bir kez daha anlaşılacaktır. Asırlar boyunca farklı inanışların, farklı kültürlerin, farklı yaşama biçimlerinin beşiği olmuş İstanbulumuz bu eseri de gururla taşıyacaktır. Ülkemiz bir dönem maalesef tarihiyle, medeniyetiyle, kültürüyle bağını koparmak için özel gayret sarf eden bir zihniyetin tasallutu altında kaldı. Ecdadın bin bir emekle kurduğu şehirlerimiz binlerce yıllık medeniyet değerlerimiz bilinçli şekilde tahrip edildi. Yakın tarihimiz bu acı hakikatin hatıralarıyla doludur" ifadelerini kullandı.
"MEDENİYETİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ."
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü, "Şimdi sizlerle bunlardan birini paylaşmak istiyorum. Hamdullah Suphi Tanrıöver tek parti hükümetinin maârif vekilliğini yaptığı yıllarda Yugoslavya'nın büyük şairlerinden birini İstanbul'a davet eder. Gayesi şairin İstanbul'un güzelliklerinden ilham alarak yeni şiirler yazmasını sağlamaktır. Aynı zamanda ülkesinin elçisi de olan şair davete icabet eder. Beraber İstanbul'u gezerken Süleymaniye Camii'ne de uğrarlar. Camiden çıktıktan sonra şair bu muhteşem eserin banisi olan Kanuni Sultan Süleyman'ın kabrini ziyaret etmek ister. Bu istek karşısında Hamdullah Suphi'nin rengi değişir. Ne cevap vereceğini bilemez. Misafirini talebinden vazgeçirmeye çalışır. Bu durumda bir gariplik sezen şair ev sahibini açık sözlü olmaya davet edince Hamdullah Suphi çaresiz bir şekilde türbelerin kapalı olduğunu söyler. Sebebini de 'Bir müddet mazimiz ile alakamızı kesmek istedik. Onun için türbelerin kapısına kilit vurduk' diye açıklar. Misafirin tepkisi ibretliktir. Tarihi olmayan milletler ve esatir ve efsaneler uydurarak kendilerini tatmin ediyor. Siz muhteşem bir tarihe sahipken bütün dünyanın saygı duyduğu sultanlarınızın kabirlerini nasıl kapatabiliyorsunuz? Evet, bu yasakçı, yok sayıcı zihniyet kökleri kurutulmuş, geçmişle bağları koparılmış bir millet meydana getirmeye çalışıyorlardı. Merhum Akif ise bu utanılası gayretlerin ne kadar beyhude olduğunu şöyle haykırıyordu. "İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden. Ağacın kökü mademki derindir cidden, Dalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar? O, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar, Yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza; Yine bir vaha serer kavrulan imanımıza" Türkiye'nin üstüne bir kara bulut gibi çöken dönemi yırtıp atan milletimiz tarihiyle, kültürüyle, medeniyetiyle buluştukça yeniden güçlenmiştir. Biz milletimizin işte bu özlemlerini hayata geçirmenin gayreti içindeyiz. Bir yandan yaptığımız yatırımlar ve hayata geçirdiğimiz projelerle ülkemizi kalkındırırken diğer yandan da medeniyetimize sahip çıkıyoruz"
Konuşmanın ardından kurdele kesimi yapıldı. Erdoğan daha sonra müzeden ayrıldı.
0 Yorum:
Yorum Bırakın