Yükleniyor
Yükleniyor
Eğitim-Bir-Sen'den yapılan açıklamada, "2021/2022 öğretim yılında genel ortaöğretimden 1 milyon 121 bin 270 kişi, mesleki ve teknik ortaöğretimden ise 472 bin 554 kişi olmak üzere ortaöğretimden toplamda 1 milyon 593 bin 824 kişi mezun olmuştur. 2022 yılında ÖSYS’ye başvuran aday sayısı 3 milyon 234 bin 318, yerleşen aday sayısı ise 1 milyon 5 bin 490 olmuştur. Başvuran aday sayısındaki artışın temel nedeni, baraj puanları uygulamasının kaldırılmasından kaynaklanmaktadır. Buna rağmen mevcut kontenjanlar, başvuran aday sayısındaki artışa oranla fazla artırılmamıştır. Arz-talep arasındaki fark, 2022 yılında daha da artmış bulunmaktadır. 2021 yılında toplamda 148 bin 800 açık öğretim programı kontenjanı bulunurken, 2022 yılında 6 bin 133 artışla açık öğretim programı kontenjanı 154 bin 933 olmuştur. Bu kontenjanların yüzde 74’ü ön lisans, yüzde 26’sı lisans kontenjanıdır. Bu açık öğretim kontenjanlarının yüzde 52’si Anadolu Üniversitesi, yüzde 28’i Atatürk Üniversitesi, yüzde 17’si İstanbul Üniversitesi ve yüzde 3’ü ise Ankara Üniversitesi’ne aittir" denildi.
'YÜKSEKÖĞRETİMDEKİ ÖĞRENCİ SAYISI 8 MİLYON 296 BİN 959'
2012 yılında ön lisans düzeyinde yeni kayıt yaptıran öğrencilerin yeni kayıt yaptıranların içindeki payı yüzde 45 iken, 2021 yılında yüzde 52'ye yükseldiği belirtilerek, "2017’den 2020’ye kadar yeni kayıt öğrenci sayısı artış eğilimindeyken, 2021 yılında bir önceki yıla göre düşüş yaşanmıştır. 2021/2022 öğretim yılında yükseköğretimdeki toplam öğrenci sayısı 8 milyon 296 bin 959 olup, ön lisans düzeyinde 3 milyon 250 bin 101, lisans düzeyinde 4 milyon 579 bin 47 ve lisansüstü düzeyinde ise 467 bin 811 öğrenci bulunmaktadır. 2011-2016 yılları arasında hem öğrenim düzeylerinde hem de toplam öğrenci sayısındaki artış, 2016-2021 yılları arasındaki artışa göre daha fazladır. Açık öğretimde bulunan öğrenci sayısına bakıldığında, ön lisans düzeyinde 2 milyon 251 bin 781, lisans düzeyinde 2 milyon 202 bin 347 ve toplamda ise 4 milyon 454 bin 128’dir. 2021 yılında 25 ve üzeri yaş grubunda yükseköğretim mezunu oranı kadınlarda yüzde 20,1, erkeklerde yüzde 21,2’dir. 2018, 2019 ve 2020 yıllarında 25-34 yaş grubunda yükseköğretim mezunu kadınların oranı erkeklerin oranını geçmiş ve aradaki makas açılmaya başlamıştır" ifadelerine yer verildi.
'YÜKSEK LİSANS MEZUNU 2021'DE ARTTI'
OECD ülkeleri arasında 25-34 yaş arası yükseköğretim mezun oranlarında, 2011 yılından 2020 yılına Türkiye'de yüzde 21 puanlık bir artış yaşandığı kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"2021 yılı verilerine göre OECD ülkeleri ortalaması 25-34 yaş arası yükseköğretim mezunu kadınların oranı yüzde 53, erkeklerin ise yüzde 41 iken, Türkiye’de bu oranlar kadınlar için yüzde 36, erkekler için ise yüzde 35’tir. 2012 yılında 25 bin 704 olan yüksek lisans mezun sayısı, 2017 yılında 48 bin 683’e, 2019 yılında 86 bin 251’e yükselmiş ve 2021 yılına gelindiğinde 70 bin 396 olarak gerçekleşmiştir. 2017-2019 yılları arasında yüksek lisans mezun sayılarında ciddi bir artış meydana gelirken, 2020 yılında düşüş, 2021 yılında ise artış yaşanmıştır. 2021 yılında doktora mezun sayısı ise 8 bin 857 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye, 25-34 yaş arası yükseköğretim mezunu oranını 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 35’ten yüzde 40’a yükseltmiştir. Buna ilaveten son on yıllık süreç içerisinde 25-34 yaş arası yükseköğretim mezunu oranını en fazla artıran OECD ülkesidir ancak OECD ülkeleri ortalaması olan yüzde 47’nin hala altındadır. 25-34 yaş arası yükseköğretim mezunu ne eğitimde ne istihdamda olanların (NEET) oranı bakımından OECD ülkeleri ortalaması yüzde 16,1 iken, bu oranın en yüksek olduğu ülke yüzde 32,2 ile Türkiye’dir. 2012 yılında 31 bin 389 olan öğretim görevlisi sayısı 2021 yılında 38 bin 392’ye yükselmiştir. Araştırma görevlisi sayılarına bakıldığında, 2012 yılında 40 bin 873 iken 2021 yılında 52 bin 497’ye, öğretim üyesi sayısı ise 2012 yılında 55 bin 179 iken 2021 yılında 93 bin 913’e yükselmiştir. Toplam öğretim elemanı sayısı 2012 yılında 127 bin 441 iken, 2021 yılında 184 bin 702’ye çıkmıştır. Devlet üniversitelerinde görev yapan öğretim üyeleri içinde kadınların payı 2012 yılında yüzde 33 iken, 2021 yılında yüzde 39’a, kadın öğretim elemanı oranı ise 2012 yılında yüzde 41 iken, 2021 yılında yüzde 44’e yükselmiştir. OECD ülkeleri ortalaması bakımından yükseköğretimde kadın öğretim elemanı oranı yüzde 44,9 iken, Türkiye’nin bu verisi OECD ortalamasının biraz üstünde olup yüzde 45,1’dir. 2012/13 öğretim yılında 882 yurt bulunurken, yıllar içerisinde artış ve azalışlarla 2021/22 öğretim yılında yurt sayısı 979’a yükselmiştir. 2021/22 öğretim yılında yurt başına 776 öğrenci düşmektedir. Öğrenci başına yapılan harcamaların OECD ülkeleri ortalaması 18 bin dolar iken, Türkiye 9 bin dolar harcamaktadır. Satın alma gücü paritesine göre yükseköğretimde öğrenci başına yapılan harcamaların OECD ülkeleri ortalaması 18 bin dolar iken, Türkiye 9 bin dolar harcama yapmaktadır. Scopus verilerine göre 2021 yılında Türkiye’nin toplam 67 bin 150 yayını bulunmaktadır. Bu yayınlarda uluslararası iş birliği payı yüzde 27,81 iken, dünya içerisindeki payı ise yüzde 1,77’dir. Türkiye, 2021 yılında bir önceki yıla göre toplam doküman sayısını en fazla artıran ülkelerin başında gelirken, dünya sıralamasını ise bir sıra artırarak 17'nci olmuştur. 2021 yılında Ar-Ge personeli sayıları ticari kuruluşlarda 149 bin 569, kamu kurumlarında 9 bin 658, yükseköğretim kurumlarında ise 62 bin 584’tür. Türkiye’de toplam Ar-Ge personelinin yüzde 67,4’ü ticari kuruluşlarda, yüzde 4,4’ü kamu kurumlarında, yüzde 28,2’si ise yükseköğretim kurumlarındadır. Türkiye’nin Ar-Ge personeli sayısında yıllar itibarıyla artış söz konusu olmasına rağmen nüfusuna oranla yeterli düzeyde değildir."
'YÜZ YÜZDE ÖĞRENİM KONTEJANLARI ARTIRILMALI'
Açıklamanın devamında, önerilere yer verildi. Yükseköğretim kontenjanlarının arz-talep dengesine, iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına ve ülkenin kalkınma hedeflerine yönelik analizlerinin ve ileride ihtiyaç duyulması muhtemel alanlara yönelik çalışmaların yapılması gerektiği belirtilerek, "2021 yılı itibarıyla yükseköğretime yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı 1 milyon 494 bin 167 olup yükseköğretimdeki öğrenci sayısı artmaktadır. Ancak bu artışın temel sebebine bakıldığında açık öğretimden kaynaklandığı görülmektedir. Yüz yüze öğrenci sayılarında son 4 yıldır bir durağanlaşma mevcuttur. Bu nedenle, yükseköğretim sisteminin daha nitelikli büyüyebilmesi ve artan yükseköğrenim talebine cevap verebilmesi için yüz yüze öğretim programlarına yönelik planlamalar yapılmalıdır. Tercih edilebilir yüz yüze öğretim programlarındaki kontenjanlar artırılmalıdır. 2021 yılında yükseköğretim mezunları arasında açık öğretim mezunu oranı yüzde 40,5 iken, yüz yüze öğretim mezunu oranı yüzde 59,5 olarak gerçekleşmiştir. Yükseköğretim sistemi içerisinde açık öğretimin payının artışı gündeme alınmalı ve ilgili analizler yapılarak bu alana ilişkin gerekli politikalar hayata geçirilmelidir" denildi.
'ULUSLARARASI ÖĞRETİM ELEMANI ÇEŞİTLİLİĞİ OLUŞTURULMALI'
Türkiye’de yüksek lisans mezun sayısının artış hızının yavaşladığı aktarılan açıklamada, "Nitelikli ve eğitimli insan gücü, ülkelerin ekonomik ve sosyal durumları için çok önemlidir. Bu nedenle, Türkiye’de yükseköğretim sistemi içerisinde lisansüstü eğitime yönelik teşvik edici ve destekleyici mekanizmalar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. 25-29 yaş arası yükseköğretim mezunu olup ne eğitimde ne istihdam olanların Türkiye’de oranı yüzde 32,2 iken, OECD ortalaması yüzde 16,1’dir. Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olanlara yönelik gerekli analizler yapılmalı ve mevcut oranı düşürecek politikalar geliştirilmelidir. OECD ülkeleri içerisinde Türkiye en genç öğretim elemanı oranına sahip ülkelerin başında gelmekte olup öğretim elemanlarının yüzde 80’i 50 yaş altındadır. Yükseköğretim sistemi içerisinde genç odaklı öğretim mekanizmalarının artmasına, eğitim ve araştırma kalitesinin gelişmesine yönelik teşvik uygulamaları yeniden gözden geçirilmeli ve artırılmalıdır. Türkiye’de uluslararası öğretim üyesi oranı diğer ülkelere göre oldukça düşüktür ve belirli üniversitelerde uluslararası öğretim elemanlarının fazla olduğu görülmektedir. Bütün yükseköğretim kurumlarında uluslararası öğretim elemanı çeşitliliği oluşturulmalı ve niceliksel artışı sağlayacak stratejiler ve politikalar uygulanmalıdır" ifadelerine yer verildi.
'YENİ YURTLAR YAPILMALIDIR'
"Yükseköğretimde çeşitliliğin sağlanabilmesi ve araştırmanın, aynı zamanda eğitimin kalitesinin artabilmesi için yurt dışı burs programlarının sayısı artırılmalı, YÖK doktora burslarının kapasitesi ve verimliliği gözden geçirilmelidir" denilen açıklamanın devamında, şu öneriler aktarıldı:
"Türkiye, yükseköğretim kurumları içerisinde öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısında hem devlet hem de vakıf üniversitelerinde OECD ortalamalarının oldukça üstündedir. Bu nedenle, devam eden öğretim elemanı ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalı ve üniversitelerdeki öğretim elemanı ihtiyacı giderilmelidir. 2012/2013 öğretim yılından 2021/2022 öğretim yılına yurt sayısı 345’ten 776’ya, neredeyse iki katından fazla artmış ancak yurt başına düşen öğrenci sayısı sabit kalmıştır. Öğrenci sayısının her yıl artması göz önüne alınarak yeni yurtlar yapılmalıdır. Türkiye, GSYH’si içinden yükseköğretime yüzde 1,6 oranında yaptığı harcama ile OECD ülkeleri ortalaması olan yüzde 1,5’in biraz üzerindedir. Buna ilaveten toplam devlet harcamaları içinde yükseköğretime yapılan toplam kamu harcamaları bakımından Türkiye hem OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üzerinde hem de en yüksek pay ayıran ülkelerin içinde yer almaktadır. Türkiye, yükseköğretim sisteminde yakaladığı performansı devam ettirmek ve daha iyi performans göstermek için yükseköğretime ayırdığı bütçeyi daha da artırmalıdır. Yükseköğretim kurumlarında öğrenci başına yapılan harcamalar, yıllar itibarıyla öğrenci sayısındaki artışa bağlı olarak düşüş eğilimindedir. Yükseköğretimde öğrenci başına yapılan harcamalar, OECD ülkeleri ortalamasına çıkarılmalıdır. Türkiye’nin artış ivmesinde olan bilimsel yayın sayısını daha da artırmak ve daha nitelikli uluslararası yayınlar çıkarmasını sağlamak için mevcut teşvik mekanizmaları gözden geçirilmeli ve yeni teşvik politikaları geliştirilmelidir. Türkiye’nin son yıllarda hem patent hem de PCT başvuru sayıları artış eğilimindedir. Türkiye menşeli patent ve PCT başvuru sayısını daha da artırmak için hem yükseköğretime hem de özel kurumlara uygulanan mevcut teşvik mekanizmaları gözden geçirilmeli ve yeni teşvik mekanizmaları oluşturulmalıdır. Türkiye’nin son yıllarda uluslararası alanda akademik ve yenilikçilik performansını artırdığı görülmektedir. Bu performansını daha da yukarıya çıkarması için mevcut insan kaynakları politikalarının geliştirilmesine ve etkinliğinin desteklenmesine; mevcut akademik araştırmanın yeniden yapılandırılmasına ve daha fazla desteklenmesine de ihtiyaç vardır. Türkiye, Ar-Ge kapasitesini daha da geliştirmesi için doktoralı araştırmacı ve akademisyen sayısını artırmaya yönelik mevcut politikalarını gözden geçirmeli ve yeni teşvik mekanizmaları üretmelidir."
0 Yorum:
Yorum Bırakın