Çocuklara yönelik psikososyal müdahalelere aileyi de katmak gerekiyor

Atatürk Üniversitesi'nin uzman akademisyenleri ve yüksek lisans öğrencilerinden oluşan 50 kişilik ekiple Erzurum'dan Malatya'ya psikososyal destek için giden Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi İsmail Ay, çocukların, depremin korku, kaygı ve endişesini üzerlerinden atamadıklarını söyledi.


202 Görüntüleme

Çocuklara yönelik yapılacak eğitim çalışmalarına ailelerin de katılması gerektiğini belirten Ay, aileyi eğitmeden yapılacak müdahalelerin yetersiz kalacağını bildirdi.

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 50 kişilik bir ekiple bölgeye giderek çocuklara yönelik psikososyal destek çalışması yapan Atatürk Üniversitesi ekibi, ruhsal ve zihinsel tahribatı onarmak için özellikle çocuklarla yönelik etkinlikler düzenledi. Psikososyal ve rehabilitasyon uzmanları, sağlıkçılar, spor bölümü gönüllülerinden oluşan ekibin Malatya'da çadır kentteki çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Atatürk Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi İsmail Ay, "Çocukları hedef alan bir çalışma planladık. Onlara dokunmak, onları hissetmek ve bir nebze olsun depremin sıkıntısından, stresinden kurtarmayı amaçladık" dedi. 

Oraya gittiklerinde gördükleri manzaranın çok kaygılı, tedirgin çocuklardan oluştuğunu ifade eden Ay, "Ben eskiden beri hep çocuklarla çalışırım. Hep güler yüzlü görmeye alışkınız çocukları ama bizim orada ilk gördüğümüz manzara çok kaygılı, çok tedirgin çocuklardı. Bize yaklaşmaya çekiniyorlar, korkuyorlar, endişeliler. Tabiri caizse ailelerinin eteklerine yapışıyorlar. Tabii ki bu çok normal ama bir müddet sonra bir etkileşim kurduktan sonra çocukların çabuk adapte olabildiğini de gördük. Dolayısıyla bu tür faaliyetler çocuklar için yaygınlaşırsa, planlı programlı bir duruma getirilirse, daha planlı, programlı bir duruma getirilirse çocukların da zannedersem bu stres belirtileri gittikçe azalacak ve normal hayatlarına uyumları daha kolay olacak. Bundan sonraki hayatlarına uyumları kolaylaşacaktır. Bu kaygı, korku uzadıkça ileride travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz tepkilere yol açabiliyor. Bizim amacımız da işte bu kaygı, stresi bir nebze olsun azaltıp bunun daha ileri boyutlara gitmesine engel olmak, hafifletmekti. Bu amaçla oraya gittik ve çocuklara dokunabildiğimizi düşünüyoruz. Tabii ki herkese gücümüz yetmedi ama ziyaret ettiğimiz temas ettiğimiz çocuklarla güzel bir etkileşim kurduk" ifadelerini kullandı. 

‘AİLELER, TRAVMA YAŞADIĞI İÇİN ÇOCUKLARLA ETKİLEŞİM KURAMIYOR’

Deprem bölgesindeki gözlemlerinden birinin ailelerin çocuklarıyla etkileşim kuramaması olduğunu ifade eden Ay, şunları söyledi:

"Şöyle bir gözlemim var. Aileler kendileri de bu travmayı yaşadıkları için çocuklarıyla çok etkileşim kuramıyor. Doğal olarak normal. Onları anlayacak, onları bu depremin etkilerini hafifletecek daha uzman, daha profesyonel ekiplere ihtiyaç var. Mesela biz oraya gittiğimiz zaman bazı aileler çocuklarını oyunlara katılsın diye zorlamaya başladılar. Halbuki o çocuk zaten kaygılı. Dolayısıyla mesela zorlamadan, üstüne gitmeden onu daha fazla tedirgin etmeden anlayışla yaklaşarak bunun kaygısını, korkusunu anlayarak sakin tavırlarla yaklaşmasını sağlamalı. Mesela oyunlarla, etkinliklerle ya da işte kendini ifade edebilecek düzeyde ise kaygılarını konuşarak ve bunların normal olduğunu bilerek çocuklara yaklaşmak onları rahatlatır. Aileyi de içine alan çalışmalar yapılması lazım psikososyal müdahalelerde. Biz çocukları hedef alıyoruz ama aileyi bu işin içine katmadan, aileyi eğitmeden yapılacak müdahaleler de yetersiz kalır ama ailelerin de bu travmayı yaşadıklarını unutmadan bunu yapmak lazım."

‘ENKAZ ALTINDAN ÇIKARILAN ÇOCUKLARIN DURUMU DAHA AĞIR OLUR’    

Enkaz altından çıkan çocukların durumunun diğer çocuklara göre daha ağır olacağını belirten İsmail Ay, "İlk etapta yine psikolojik ilk yardım dediğimiz müdahaleler yapılmalı. Zorlamadan, onu dinleme, anlama etkinlikleri, oyunlar, faaliyetler yapılmalı. Muhtemelen uzun vadede daha çok profesyonel, travma sonrası tepkileri azaltmaya dönük profesyonel müdahaleler ve uzun vadeli müdahaleler büyük ihtimalle gerekecektir. Tabii ki her çocuğun direnci farklı onu da vurgulamakta fayda var. Yani her çocuk kesin böyle yoğun tepkiler verecek diye bir kural yok. Genel olarak bu tür tepkileri gözlemek mümkün olacak. Kalıcı etki gözlenen çocukları da bu profesyonel çalışmalara dahil etmek lazım" dedi. 

ARAMA KURTARMACILARI KENDİ HALİNE BIRAKMAMAZ LAZIM

Enkazda arama kurtarma yapan görevlilere de destek verilmesi gerektiğini vurgulayan Ay, "Arama kurtarma ekipleri de ikinci travma dediğimiz durumlar yaşıyorlar. Çünkü onlar da hoş olmayan manzaralarla karşı karşıyalar. Sürekli yıkılmış binalar, enkaz altında kalmış insanlar, bütün bunlara tanık olmak, birinci elden tanık olmak çok kolay bir durum değil. Dolayısıyla travma sonrası stres tepkileri kurtarma ekiplerinde de sık karşılaştığımız durumlar. İlk etapta bu hemen açığa çıkmayabilir. Bir müddet sonra geçen süreçte kaygılar tarzında, örneğin kapalı alanlara girememe gibi ya da her an deprem olacakmış hissi ya da oturduğu yerde sanki deprem oluyormuş gibi sarsıntı hissi ya da gece uyuyamama, kabuslarla uyumama tarzındaki tepkiler, travma sonra stres bozukluğuna dönüştüğünün belirtileridir. Bu ekiplere de uzun vadeli bir destek vermek gerekiyor ki onlar da toparlanma sürecini tamamlayabilsinler. Yani onları kendi haline bırakmamak lazım. Onlara da destek olmak gerekiyor" diye konuştu. 

Yazar

ertehaber.com

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *