Yükleniyor
Yükleniyor
Hava sıcaklıklarının ülke genelinde mevsim normallerinin üzerine çıkması, deniz suyu sıcaklıklarını da etkiledi. Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Serdar Aksan, sıcaklığın bütün denizlerde 20 derecenin üzerine çıktığını belirterek, “Deniz suyu yüzey sıcaklıklarının artması, sadece ülkemizde değil, bütün dünyada şu anda görülen bir durum. Özellikle Akdeniz çevresinde hatta Atlantik Okyanusu'nun kuzeyinde çok ciddi bir şekilde, bu dönemde gerçekleşen bu sıcaklık yükselmesi bizim denizlerimizde de mevcut. Biraz daha kapalı bir sistem olan Akdeniz, okyanuslarla bağlantısı az olduğu için bu sıcaklığın yükselmesi, buharlaşmanın artmasına sebep oluyor. Tuzluluğun bu nedenle artması ve bizim Akdeniz Bölgesi diye tabir edebileceğimiz Ege, Marmara ve Karadeniz'de de aynı durumun görülmesine sebep oluyor. Şu an baktığınız zaman kıyılarımızda deniz suyu sıcaklıkları çok yüksek seviyelerde. İskenderun Körfezi'nde 31 derece görülmüş mesela bugün kontrol ettiğimizde. Yani bütün denizlerimizde 20 derecenin üzerine çıkmış durumda. Eskiden suyu soğuk diye bildiğimiz bölgelerde bile çok sıcak deniz suyuyla karşılaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘ANİ SELLER DENİZ SUYU SICAKLIKLARININ ARTMASIYLA İLİŞKİLENDİRİLEBİLİR’
Deniz suyu sıcaklığının artmasının sonuçlarına değinen Aksan, “Bu 2 şekilde değerlendirilebilir. Atmosferik olayların ortaya çıkmasına sebep olacak ki; zaten geçtiğimiz yıllarda da gördüğümüz bu hortum ya da şiddetli fırtınalar, hatta bu yaşadığımız ani seller yine bu suyun buharlaşması, deniz suyu sıcaklıklarının artmasıyla ilişkilendirilebilir. Tabii bunun yanı sıra bir de canlılar açısından değerlendirmemiz lazım bu durumu. Özellikle Kızıldeniz'den Süveyş Kanalı ile birlikte Akdeniz'e, Akdeniz yoluyla da bizim denizlerimizi istila eden birçok tür var. Bunlar sıcak denizlerden gelen canlılar. Bizim deniz suyu sıcaklıklarımızın artmasıyla birlikte de daha rahat bir şekilde bizim denizlerimizde yayılış gösterebiliyorlar. Bunlardan en çok dikkat çeken balon balıkları, aslan balıkları sayılabilir bunların içinde. Aynı zamanda da deniz suyu sıcaklığının artması bizim yerel türlerimizin de alışık oldukları ortamdan kopmaları ya da alışık oldukları deniz suyu sıcaklıklarından, tuzluluklarından kopmalarına ve artık eskisi kadar iyi uyum sağlayamamalarına neden oluyor” diye konuştu.
‘BELLİ BALIK TÜRLERİNE ARTIK ULAŞAMAZ HALE GELEBİLİYORUZ’
Besin zinciri üzerinde de etkisi olabileceğini söyleyen Araştırma Görevlisi Aksan, “Mesela bir örnek vereyim yıllardır bizim denizlerimizde yayılış gösteren istilacı bir denizyıldızı türü var. Bu denizyıldızı her mevsim, her sıcaklıkta üreyebiliyor. Bizim yerel denizyıldızımızsa sadece 10 derecenin altındaki soğuk sularda üreyebiliyor. Deniz suyu sıcaklıklarının ortalaması yükseldikçe yerel türler ortadan kalkıyor ve bu istilacı türler daha fazla yerleşmeye başlıyor. Bu istilacı türler bizim denizlerimizdeki tüm canlılığın değişmesine sebep olabiliyor. Besin zincirindeki yerleri farklı olabiliyor. Bizim alışık olduğumuz, genellikle bizim muhatap olduğumuz türler balıklar olduğu için, alışık olduğumuz balıkların ortadan kalkmasına, bazı durumlarda yerlerine yenilerinin gelmesine sebep olabiliyor. Bazı durumlarda da tamamen belli balık türlerine artık ulaşamaz hale gelebiliyoruz. Bunlar özellikle dip balıklarında daha net bir şekilde görülüyor. Çünkü diğer türler, ‘gezen türler’ diyebileceğimiz Akdeniz'de ve diğer denizlerde dolaştıkları için, kendileri için uygun olan ortama gitmeyi tercih edebiliyorlar” dedi.
‘AKDENİZ’DE KARŞILAŞTIĞIMIZ DENİZANASI TÜRLERİNİ MARMARA KIYILARINDA GÖRMEYE BAŞLADIK’
Deniz yüzeyinin altında bulunan tehlikeli canlı türlerinin Marmara ve Karadeniz’de görülmeye başlandığını belirten Aksan, “İklim değişikliği, deniz suyu sıcaklığının artmasının doğrudan etkisi olarak tabi bu istilacı türlerin denizlerimizde yayılmasını söyleyebiliriz. Bunlardan bir tanesi de artık sıklıkla görmeye başladığımız zehirli denizanası türleri. Eskiden sadece Akdeniz'de karşılaştığımız bu denizanası türleri mesela pusula denizanası artık Marmara kıyılarına ne zaman gitsek görmeye başladık. Aynı zamanda Karadeniz'de de görüldüğüne dair yine çalışmalarda kanıtlar mevcut. Bununla birlikte deniz yüzeyinin altında, birebir karşılaşmadığımız birçok tehlikeli, canlı türü de yine Marmara ve Karadeniz’de görülmeye başlandı” ifadelerini kullandı.
MÜSİLAJ TEHLİKESİ
Deniz suyu sıcaklığının artmasının müsilajı etkileyip etkilemediği ile ilgili de konuşan Aksan, “Geçtiğimiz yıllarda yaşanan müsilaj olayının benzerinin yaşanması için gerekli olan şeylerden bir tanesi de yüksek miktarda deniz yüzeyinde güneşlenmenin olması yani güneş ışığının yeterince deniz yüzeyine ulaşması, sıcaklıkların artması. Bununla birlikte besleyici elementlerin de deniz suyunda bulunması. Yani müsilajı oluşturan bu aşırı plankton çoğalmasının yapı taşlarından bir tanesi de aslında güneşlenmenin ve bu besin maddelerinin artması diyebiliriz. Tabi ‘yüzde 100 müsilaja sebep olur’ diyemeyiz ama gerekli olan altyapının oluşturulması gibi de düşünebiliriz bu deniz suyu sıcaklıklarının artışını” dedi.
‘GEÇEN SENEDEN DAHA SICAK DENİZ SUYUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ’
Deniz suyu sıcaklıklarının rekor kırdığını da belirten Araştırma Görevlisi Serdar Aksan, “Deniz suyu sıcaklıkları hem dünya için özellikle de Akdeniz havzası ve bizim ülkemiz denizleri için geçen sene rekor kırdığını bilim insanları açıklamıştı. Bu sene bir rekor daha kırdı. Geçen seneden daha sıcak deniz suyu sıcaklıklarıyla karşı karşıyayız. Diplere indiğimiz zaman deniz suyu sıcaklıkları değişebiliyor. Yakın zamanda yaptığımız bir çalışmada İzmit Körfezi'nde deniz yüzeyinin 26 derecenin üzerinde sıcaklığa sahip olduğunu gördük. Yaklaşık 70 metre derinliklerde de 15-16 derecelere düştüğünü kaydettik. Körfezi tam olarak nasıl etkileyeceğini görmek için modelleme çalışmaları yapmamız lazım. Yani doğrudan böyle bir şey söylemek doğru olmaz ama Körfez özel bir yer. Marmara Denizi aslında özel bir yer ama Körfez birazcık daha kapalı bir sistem olduğu için Marmara Denizi'nde genel olarak sıklıkla da söylenen bir şey iki tabakalı sistem var. Karadeniz ve Ege Denizi'nin suyu karışmadan tabakalaşma halinde Marmara'da görünüyor. İzmit Körfezi için de aynı şey geçerli. İzmit Körfezi'nde de derinden indiğimizde daha tuzlu ve daha nispeten soğuk olan suyla karşılaşıyoruz. Yüzeyinde ise tuzluğun daha az olduğu ve sıcaklığın daha yüksek olduğu bir su tabakasıyla karşı karşıyayız. Bu durumda, bu tabakalarda yaşayan canlılarda suyun kaynağına göre değişiklik gösterebiliyor” dedi.
0 Yorum:
Yorum Bırakın