Muhsin Yazıcıoğlu'nu kimler öldürdü?


419 Görüntüleme

10 yıl önce bugün öldürülen ve davası hala devam eden Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının, kaza süsü verilerek nasıl da planlı bir suikasta kurban edildiklerini; dava tutanaklarından sanık ifadelerine, basına yansıyan haberlerden yazarların kitaplarında yer verdikleri konu ile ilgili belge ve bilgilerle bugün daha iyi anlıyoruz. 

O kanlı gece, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının yaralı olarak Kayseri Erciyes Üniversitesi Hastanesi'ne getirildiklerine dair gerçek olmayan ve yanlış yönlendirilmeli bilgiyi alır almaz, fotoğraf makinamı kaparak hastaneye koşan ve gece geç saatlere kadar TV NET televizyonuna canlı bağlanarak bilgi aktarmış bir gazeteci olarak, parçaları birleştirdiğimizde bugün olayın vahametini görmek hiç de zor olmuyor.

Adeta BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin düşürülme provası olan, 30 Kasım 2007'de Isparta'da düşen ve içerisinde Türkiye'nin nükleer araştırmalarında oldukça önemli role sahip 6 akademisyeni taşıyan uçak kazasınında bu vesile ile hatırlanmasında fayda görüyorum. 

Gelelim 10 yıl öncesinde 25 Mart 2009'da Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının miting yapmak için Kahramanmaraş'tan Yozgat'a giderken düşen helikopter üzerindeki bazı gerçeklere. Kazanın yıl dönümünde 4 gün sonra yerel seçimlere giderken, beka meselesinin ne denli canlı ve reel olduğunun ve de ülkemiz için beka meselesinin hiç bir zaman bitmeyeceğinin altını da çizmiş olacağız. 

Kahramanmaraş'tan Yozgat'a doğru ilerleyen helikopter 15:03 civarında Keş Dağları eteklerine düştü. Helikopterde 6 kişi vardı. O esnada bölgede 3'ü F4 ve 1'i F16 olmak üzere menşei belli olmayan 4 savaş uçağı havada sorti yapmaktaydı.

Kazadan yaralı olarak kurtulan İHA muhabiri İsmail Güneş yardım istemek için şarjı 27 dakika yetebilecek telefonuyla 15:34'te 112 görevlisi ve polisi arayarak bilgi verdi. Bunu yaparken de nasıl bir suikast timinin komplosu içerisinde olduğunun farkında değildi elbette. 27 dakika boyunca konuştu ve 1 kişinin sağ olduğunu diğerlerinin öldüğünü, kendisinin de ölmek üzere olduğunu anlatmaya çalıştı telefonunun şarjı tükenene dek. 

15 Temmuz hain darbe girişiminden sonrasında FETÖ yapılanmasının adeta yuvalandıkları TİB tarafından elde edilen haritalar ve konum bilgileri ana arama kurtarma merkezine ulaştırılmıyor. Köylüler helikopterin düştüğü bölgeyi işaret ettiler ancak dikkate alınmadı ya da müdahele ile arama kurtarma ekipleri farklı istikamete yönlendirildi.   

Farklı yönlendirme demişken, bir başka yanlış yönlendirme de dönemin Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, bizi de Kayseri Erciyes Hastanesi önünde gece geç saatlere kadar tutan, Muhsin Yazıcıoğlu getirilecek bekleyişi, Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Dursun Özmen'den alınan  bu bilgilendirme neticesinde olmuştu. Vali Mevlüt Bilici'nin Anadolu Ajansı'na yaptığı bilgilendirmede, Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşadığı, Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin enkazının Kahramanmaraş Göksun İlçesi Ömer Köyü'nde bulunduğu Muhsin Yazıcıoğlu'nun sağ ve ayağının kırık olduğu bilgisi geçmişti. 

Yıllar sonra o bilgiyi yayan Dursun Özmen görevini kötüye kullanma suçundan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklandı ve görevinden ihraç edildi. 

O dönemde, konu hakkında bilgi almak için ulaşmaya çalıştığım ancak zorlandığım dönemin Kayseri Valisi Mevlüt Bilici'ye ithafen, "Konuş Vali Bey" haberim o dönemde temsilcisi olduğum Yenişafak Gazatesi'nde manşet olarak yer aldı.

Vali Bey; ''Akşam üzeri arayarak konuşacağım, buyurun makamımda görüşelim.'' dedi.

Dedim Vali Bey size yanlış bilgiyi kim verdi?

Belgeyi çıkardı masanın üzerine koydu. 

Belgede, Vali Bilici'nin o akşam paylaştığı bilgi metninin altında dönemin Kayseri Emniyet Müdürü Orhan Özdemir'in imzası vardı.

Ben 2. haberimi Vali bilgiyi Emniyet Müdürü'nden almış olarak manşete taşıdım.

Orhan Özdemir beni arayarak görüşme talebinde bulundu.

Makam odasında yaptığımız görüşmede, ''siz bilgiyi nerden aldınız?" diye sordum.

Ağzından belli belirsiz Maraş Emniyeti çıktı ve bu konuyu konuşmak istemediğini ifade ederek "meclis araştırma komisyonu incelesin." demekle yetindi.

Ben de konu ile ilgili haberimi, "Emniyet Müdürü topu meclise attı." olarak o dönemde manşete taşımıştım. 

Sonrasında meclis araştırma komisyonu Kayseri'ye gelmiş ve belli incelemelerde bulunmuştu. 

Daha sonra FETÖ'den tutuklanan ve ihraç edilen Maraş Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Dursun Özmen'in kaza günü dava şüphelilerinden istihbarat şube müdürlüğü görevlilerinden Mehmet Gül ile 38 kez telefon görüşmesi yaptığı da ortaya çıktı. 

Kazadan 48 saat sonra arama kurtarma ekiplerinin arama yaptıkları ters istikamette köylüler tarafından Keş Dağı Kanlıdere Mevkiinde bulunan helikopter enkazı ve cenazelerin bulundukları yerler de başlı başına şüphe ve kafa karıştıran konularla orta yerde. 

Yazıcıoğlu'nun naaşı helikopter enkazının yaklaşık 10 metre ilerisinde bulundu. İsmail Güneş'in cansız bedeni kazadan ancak 5 gün sonra helikopter enkazının 600 metre ilerisinde bulundu. Ayağı kırık olduğunu belirttiği halde 600 metre mesafede bulunan Güneş'in çenesinin kırık olduğu raparlara geçti. 

Helikopterin CPS cihazının kazadan sonra söküldüğü, ELT cihazının olmadığı tesbit edildi. Raporda helikoptere ait bazı cihaz ve atıkların kaza mahalinde yakılarak ortadan kaldırıldığı bilgisine ulaşıldı.

Kaza kırım ekibinin söktüğü tahmin edilen cihazlar kaza sonrasında kayboldu. Enkaz araştırmasındaki görevliler hatıra olsun diye söktük dediler. Kaza ile ilgili araştırma yapan isimlerden bazıları tehdit edildiklerini ifadelerinde belirttiler. Alman bir uzman dahi bu süre zarfında tehdit edildiğini öne sürerek görevi bıraktı. 

Muhsin Yazıcıoğlu'nun içinde bulunduğu helikopterin kaza kırım ekibinde bulunan Yarbay Davut Uçum ve Assubay Aydın Özsıcak'ın 15 Temmuz darbe gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Marmaristen almaya giden FETÖ'cü ekibin içindelerdi. 

Uçum ve Özsıcak, Muğla'da görülen davanın ardından ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet cezalarına çarptırıldılar. CIA internet sitesinden, "Muhsin Yazıcıoğlu öldürüldü ." ifadesini kullandı. Savcılığa ifade veren kimliği meçhul bir şahıs, helikopter düştükten 2 saat sonra enkaz bölgesine bir helikopter indiğini, 5-6 dakika sonra tekrar havalanan helikopterin Güney Kıbrıs Rum Kesimi istikametine doğru uçtuğunu söyledi. Cenazelerin eşyaları kanlı eller tarafından itina ile karıştırılarak delil olabilecek tüm unsurlar ortadan kaldırıldı. 

Muhsin Yazıcıoğlu'nun çantası ve İsmail Güneş'in dizüstü bilgisayarı kayboldu. Yaşanan kaza sonrası teslim edilen telefonların sim kartları kayıp ve telefonların hafızası ise silinmişti. Genelkurmaya teslim edilen İsmail Güneş'in kamerasındaki kayıtlarda gözüken insanların görüntüleri karartıldı. Öldürülenlerin kanlarında yüksek oranda çıkan karbonmonoksit gazı ayrı bir muamma. 

Muhsin Yazıcıoğlu kazasında adı geçen bir çok emniyet mensubu, asker, hakim ve savcıların bir çoğunun 15 Temmuz hain darbe kalkışması sonrasında gözaltına alınan ve tutuklanan aynı zamanda FETÖ hain yapılanması kripto haberleşme ağı olan bylock kullanıcısı oldukları, olayın planlayıcıları ve faillerini ortaya açıkça koyuyor. 

Bu güne kadar aydınlatılamayan bir çok faili meçhul cinayet ve kazaların, saldırıların, terör oyunlarının, sokak olaylarının arka planına baktığımızda, ülkenin "beka sorunu" meselesinin başta da ifade ettiğim gibi hiç bir zaman bitmeyeceğinin açık gerçeğidir. 

Seçilmiş olan Adnan Menderes'in asılması, Turgut Özal'ın zehirlenmesi, Tayyip Erdoğan'ın darbe ile Laheyde asılmak istenmesi, darbeler, muhtıralar bu gerçeğe dair en somut örnekler.

O sebeple milli bir duruş sergileyip adı milli değil, duruşu milli olanlarla hareket edilmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmekte fayda görmekteyim.

Yazar

Erdinç Teğmen

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *