Mağdur kim?


406 Görüntüleme

15 Temmuz'da bu ülke tarihinde görmediği bir ihanete uğratıldı. Uğratıldı uğratılmasına da, bugün biz 15 Temmuz'dan daha çok 15 Temmuz'un mağdurlarını konuşur olduk.
Mağdur derken de, darbeye maruz kalan Türk hükümeti ve Türk halkı değil haa, bunlara silah, tank, F 16 mermisi doğrultan yapının mağduriyeti mevzubahis olan!
Sanki 15 Temmuz yaşanmamış, 250 masum insanımız bu hainlerin tanklarının altında ezilmemiş, 'siz ne yapıyorsunuz oğlum, yapmayın etmeyin, hadi vazgeçin" diyen kadınlarımız ve yaşlılarımız bu hainlerce itilip hırpalanmamış o kara gecede.
Sanki öncesinde mit tırlarının eşkiyaca önü kesilip, bu ülkenin DEAŞ terör örgütüne silah desteği verdiği algısı oluşturulmaya çalışılmamış.
Yine öncesinde Gezi Parkı'nda üç beş ağaçın oradan taşınması bahane edilerek sokaklarda terör estirilmemiş.
Mit müsteşarı tutuklanmaya çalışılmamış, Cumhurbaşkanı'nı almak için bir grup terörist Marmaris'te kaldığı otele gönderilmemiş, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bomba yağmuruna tutulmamış, televizyon ekranından darbe bildirisi okunmamış, darbe öncesinde haki elbise giyilerek, gazete ve dergi reklamlarıyla TSK içerisindeki mensuplarına mesajlar verilmemiş, özel yazışma proğramları oluşturulup 15 Temmuz'un planları burada konuşulmamış.
Çözüm sürecinde, öncesinde ve sonrasında PKK ile işbirliği yapılmamış, sınavlarda kendi yapı elemanlarına avantaj sağlayacak şekilde sorular verilmemiş, himmet, burs, kurban derisi, sadaka, inşaatlara destek adı altında toplanan paralar yurt dışına kaçırılmamış. Siyasi partilere ve başındakilere şantajlarla operasyon yapılmamış.
Faili meçhul cinayetlerle toplum yararına yürütülen bir çok proje akamete uğratılmamış.
2012 yılından bu yana bilfiil uygulanan bu fitne tohumları, girişimler, şantajlar, kirli işbirlikler, cinayetler, yolsuzluklardan daha çok bunları yapan ve işleyenlerin tarafında olanların mağduriyetleri konuşuluyorsa, burada kirli bir algı operasyonun yapıldığını açık ve net olarak ortaya koyar.
Bu teröristlerin yargılanmaları sürecinde, karar verici hakim ve savcıları etkileme adına bir siyasi parti lideri, 'adalet' söylemi ile günlerce yürümeye kalkışıyorsa bunun perde arkasını iyi okumak gerekir.
15 Temmuz öncesi mütemadi olarak, 15 Temmuz sonrası Başbakan olacağını 'yurtta sulh, cihanda sulh' slagonu ile dillendiren bir hatunun, mevcut iktidarla birlikte ülke bekası gerekçesi ile hareket eden bir siyasi partiden oy koparmak amacıyla parti kurduruluyorsa, bu projeyi! iyi irdelemek gerekir.
Doğu ve Güneydoğu kırsalında terör örgütleri, kendi ürettiğimiz insansız hava araçları ile bozguna uğratılıyor da, bir siyasi parti lideri 'siviller öldürülüyor' şeklinde saçma bir gerekçeyle  rahatsız olduğunu açıklayabiliyorsa; bu rahatsızlığın kimler adına dillendirildiğine bir bakmak lazım.
Evet 15 Temmuz'da darbeye maruz kalan Türkiye bir refleks gösteriyor.
Evet darbeyi yapanlar ve bunları destekleyen unsurlar gözaltı yapılıp adalet karşısına çıkartılıyor.
Böylesi kripto ve bukalemun bir yapıyı çözmek o kadar kolay değil elbette.
Devlet iki yoldan birisini seçti bu mücadelesinde.
Yapıyla ilgili belli kriterler koydu ve bu kriterlerin içerisinde olan tüm bireyleri kapı dışına koydu. Bunları da adalet karşısına çıkartmak suretiyle, örgütle bağlantılı gördüklerini cezaevlerine, suç unsuru görmediklerini de tekrar kurumlarına döndürmeye çalışıyor. Bu döndürdüklerini mağdur etmiş olabilir ve hala da içeride mağdurlar bulunabilir. Yargılama süreci nihayetinde devam ediyor. Suçsuz bulunanlar bu süreçte serbest bırakılacaktır. Bu bir yöntem haliyle ve doğru yöntem. Ne yapsaydı yani, o gece sadece darbeye kalkışan rütbelileri alıp, yapıya hizmet etmekte olan polisi, hakimi, savcıyı, mühendisi, öğretmeni, işadamlarını yeni bir darbeye kalkışsınlar diye bunun dışında mı bıraksaydı devlet. Darbeci rütbelileri aklasınlar diye hakimlere devam mı denseydi?  İşadamlarına, hadi siz para aktarmaya devam mı edin denseydi?
Şimdi soruyorum ben de, 'onlar darbeyi gerçekleştirmiş olsalardı sizin mağduriyetinizi konuşacaklar mıydı? Ya da konuşacakları bir ülke kalacak mıydı?

Yazar

Erdinç Teğmen

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *