Yükleniyor
Yükleniyor
Angemiel, momo, mavi balina derken çocuklarımızın hafızasını duygularını yerle bir eden bir karakter daha dünyalarına girdi mavi canavar Huggy Wuggy..Mobygames tarafından tasarlanmış olan, korku oyunda yer alan bir karakter aslında…Oyun arasında hayatta kalma mücadelesi ,korku, intikam, kan kaçış ile ilgili kavramlar çok fazla karşımıza çıkıyor. Çocukluk öncesi dönemde çocukların korkuya kaygıya maruz kalması birçok duygusal problemi de beraberinde getiriyor. Genel savaş ve şiddet içerikli oyunlarla oynayan çocuklarda yoğun adrenalin sonrasında yorgunluk, bitkinlik, hayattan zevk alamama, stres, öfke aile içi iletişim problemleri boy göstermektedir. Oyun mecralarında hızlı akan bir dünya varken gerçek hayatla yüzleşen çocuklarda sorumluluktan kaçma, istediği yapılmadığında seyreden öfke nöbeti, saldırganlık gibi davranışlarda gözlemlenmektedir.
Dün yürüyüş esnasında bir çocuğun bu mavi canavar karakterini arabadan sarkıtarak oynadığını gördüm ta ki bu konuda uzmanlarında yorumlarını okuyunca ne kadar yaygın hale geldiğini görerek üzüntümü ve bu konudaki hassasiyetimi dile getirmek istedim. Instagram videoları arasında gezerken dünyanın dört bir yanında başlayan bir akımdan söz ediliyordu. Videolara tıkladığımda çocukları tiktok denilen o düzeysiz mecrada mavi canavar filtresi ile korkutma üzerine sergilenen akıl tutulması anlarla doluydu. İzlediğimde bu kadar da olamaz insan kendi çocuğuna kendi kardeşine bunu nasıl yapabilir dedirtecek cinsteydi. Tabiri caizse tüyler ürperten durumlara şahitlik ettim içim o kadar huzursuz oldu ki, o minicik çocukların yaşayacağı travmayı düşünmek dahi istemiyorum. Bu sözde akımda çocuklar karanlık odalara, tuvalet ya da banyolara kapatılmak sureti ile mavi şeytanımsı garip sesler çıkaran bu yaratığın görüntüsü yansıtılıp anne babalar tarafından odaya video kayıt cihazı koyup çocuklarının korku anlarını kaydedip, sosyal medya mecralarında paylaşıp tüm dünyaya servis ediyorlar. Çocuklar çığlık çığlığa oradan çıkmaya çalışıyor ama buna da izin vermeyip odanın kapılarını kilitleyerek çıkmalarına engel oluyorlar. Bunu izlerken bu nasıl insanlık bu nasıl ahlak nereye gidiyoruz soruları zihnimi çok fazla meşgul etti. Normal şartlarda anne babalar çocuğunun tırnağına bile zarar gelsin istemezler. Ama bu adı ana-baba diye zikredilen insancıklar kasıtlı çocuğuna zarar vermek için acı çektirmek için bunu yapıyor. Bu sadist ruhlu tiplere hele hele de bunu servis edenlere asla izin verilmemeli. Cezai işlemlerin artırılarak bu konudaki özendirici davranışların engellenmesi açısından da önemli olduğunu düşünüyorum. Düz mantık Ekran önünde çocuklarına bu muameleyi yapan kişiler arka planda neler yapıyorlar acaba? Psikologların, Pedagogların, Davranış bilimleri uzmanlarının şöyle davranmalısınız böyle davranmalısınız konularını bırakıp bu ciddi tehlikeler için gerekli uyarıları yapmaları gerekmektedir. Adı Akademisyen, psikolog, yazar ve televizyon programcısı olan zatın çıkıp başka Türkiye’nin uğraşacağı konusu kalmamış gibi başörtülü insanlara dil uzatacağına gerçek sorunlar ile ilgilenmeleri gerekmektedir. Korku furyasının oluşmasının da tesadüfî olduğunu düşünmüyorum. Özellikle mavi rengin kullanılması çocukların zihninde kalıcı izler bırakması açısından da hedef niteliğinde. Aslında niyet aile yapılarını, çocuklarımızın ruh halini bozarak kaleyi her zaman olduğu gibi içerden fethetmeyi amaçlamaktadır. Aile ile çocuk düşman boyutuna getirildiğinde kolay kandırılan, tuzağa düşürülüp istediği her şeyi çocuk üzerinden yaptırma gayreti olarak kitlesel yapılan hareket ve saldırılar söz konusu olmaktadır.
Halk kültürü değerleri hiçe sayılarak gelenek dışı düşünceler ile beslenmeye başlamıştır.Kültürün nesiller boyu aktarılan bir süreç olduğu gerçeğinden hareket ile şunu söyleyebiliriz.Köklenmeyi o aradaki bağları kesebilmenin en kolay yolu aile kavramını, değerlerimizi yerle bir etmek olacaktır. İçimizde sözde sanatçı, sözde akademisyen, sözde akademisyen misyonu ile varolan kişiliklerin aslında belli misyona hizmet eden kişiler olduğunu acı acı tecrübe ediyoruz.
Tarihimize ,kültürümüze, milli bilincimize sahip çıkabildiğimiz oranda varız. Bu dayatmacı tek dünya düzenine karşı öncelikle ailemizi çocuklarımızı koruyarak manevi değerlerimizi milli bilinç içinde özümseyerek yaşamak olacaktır. Bu konuda aile başta olmak üzere devlet büyüklerimize de çok iş düşmektedir. Umarım yarınlar korkacağımız nereye gidiyoruz diye hayıflanacağımız günler değil,Gençlerimizin Teknoloji,Kültür,Sanat düzeyinde manevi değerlerinin farkında bireyler olarak ilerlediklerini göreceğimiz günlere ulaşmamız dileği ile..
1 Yorum:
Yorum Bırakın