İSRAF ETMEMELİ,EN ÇOK DA BİR KALBİ


886 Görüntüleme

Hemen hemen uyandığım hergün, seneler önce aynı tarihte neler yaşanmış merak eder,bir göz gezdiririm.Bir şeyi istikrarlı yaparsak o zamanla ihtiyaç haline dönüşüyor.Bu sabah yine gözlerimi açtığım tazecik günde neler yaşanmış,bugüne hangi isim verilmiş merakı içinde  uyandım.Bugün 31 Ekim 'Dünya Tasarruf Günü',bir diğer ismiyle 'Dünya İsrafı Önleme Günü'olarak isimlendirilmiş.Hassasiyet içeren bir konu olması sebebiyle bu konuyla sizlerin karşısına çıkmak istedim. 

İsraf kelimesi lugatte;aşırıya gitmek,haddi aşmak, lüzumundan fazla,gereksiz harcamak anlamı taşımakta.Baktığımızda görüyoruz ki hayatımızın her alanını öyle sarmalamış durumdaki.Detaylı düşündüğümüz taktirde günlük yaşantımızda nerelerde,nasıl israf yapıyoruz?sorusuna kısa yoldan,nerelerde yapmıyoruzki cevabı geliyor;gıda israfı,su israfı,enerji israfı,eşya israfı gibi bir çok alanda yaptığımız luzumundan fazla savurganlıklarımız bizlere korkunç sonuçlar çıkıyor.Bu korkunç sonuçta elbette hepimizin payına düşen hatalar var.Hep daha fazlasını isteyen bir mekanizma içinde dönmekteyiz.Tüketmek adeta akım olmuş.Gün bugündür inancına hakim insanlar,bugün ellerinde bulunan  her nimeti sonunu düşünmeden kullanmakta.Kendilerini ve kendinden sonra yaşam sürecek nesillere nasıl daha güzel bir dünya bırakırım endişesini taşımaması endişe verici.Bu endişeyi taşımamak uzmanların önümüze serdikleri korkunç verilerle bizleri tehtit etmekte.Özellikle küreselleşme,kentleşmeyle beraber yaşam alışkanlıklarımız,buna bağlı olarak tüketim alışkanlıklarımızında hızla değişim gösterdiğini gözlemlemekteyiz.Bu anlamda henüz kentleşmenin gündemde olmadığı,eski dönem insanlarının bu konudaki hassasiyetini hayranlıkla izliyorum.Bizlere oranla,bir çok kıtlık gibi olumsuz hayat şartlarıyla imtihan olduklarından olsa gerek her şeyin kıymetini nasılda biliyorlar. "Atma lazım olur" inancına hakim olan büyüklerim, her şeyi ince eleyip sık dokuyarak köy yerlerinde bir şeyin direkt çöpe gittiğinin ender rastlanır durum olduğunu anlatır.Aynı zamanda her eşyanın dönüştürülerek kullanıldığından bahsederler.Giydikleri herhangi bir kıyafet bile mutlaka dönüşüme uğrarmış.Mesela başta gömlek olan kıyafet eskidikten sonra ihtiyaç halinde yer minderi,başka kıyafetlere hayat vermek adına yamalık parçaları,çaydanlık örtüleri gibi bir çok şekilde değerlendirilir,dönüşüme uğrarmış.Artan yemekler hatta karpuz,kavun,meyve kabukları bile ziyan edilmeden hayvanlara besin olarak verilir,kendi hayvanı olmayanlar ise komşusunun hayvanına o atıkları mutlaka verirmiş.Kesilen kurban derileri yine bir dönüşüme uğrayarak uzun süre kullanılmaya müsait ilkel pabuç,çarık denilen ayakkabılar,seccade yapımı gibi çeşitli şekilde değerlendirilirmiş.İlk duyduğumda şaşkınlığımı gizleyemediğim diğer dönüşümde hayvanları kaşağılama sonucunda biriken tüylerden yumak yapıp,erkek çocuklarının futbol topu ihtiyaçlarını gidermeleriydi.Burada dikkat etmemizi gerektiren konu kavun,karpuz kabukları veya hayvanları kaşağılama sonucunda elde ettikleri tüy yumakları değil.İnsanların üretkenlik seviyeleri,israfa karşı verdikleri mücadele,dönüştürebilmek için en azından akıl teri dökmeleri,ortaya çıkan emek,çaba dahası ellerindeki imkanlarla bizlere bıraktıkları yaşanılası bir dünya.Onlar ellerindeki nimetleri hor kullanmayarak öne serdikleri nimet bilincini kendi evlatlarınada işlemeyi başarmışlar.Hatta doluluk oranları bizleri ve bizden sonraki nesilleri tehtit eden doğal kaynaklarımız nehirlere,ırmaklara,doğaya sahip çıkarak ellerindeki her nimete saygılı davranarak bugün bizlere daha yaşanır bir dünya bırakmayı başarmışlar.Aynı gönül rahatlığını bizlerin söyleyebilmesi mümkün mü?Bugün eldeki şartlar dahilinde biz neler yapabiliyoruz?Hangi israf çeşitine karşı dik duruş sergileyebiliyoruz?Bilgili birey olmak bir konuda bilgi sahibi olmak,birazda sahip olduklarının farkında olmak demektir.Ne üzücüdürki bu durum artık bizim toplumumuzda bilgili insan,diplomalı insan anlamı taşımakta.Bugün baktığımızda diplomayla kazanılamayacak olan bir çok erdemi nimet bilinci,kıymet bilmek,değer vermek,değer bilmek,doğaya,hayvanlara,insanlara saygı gösterebilme,sevgide kusur etmeme gibi bir çok erdemi eğitim seviyesi düşük insanlardan öğreniyoruz.Çıkan tablo bizlere, okumasını herkese tavsiye edebileceğim Nurettin Topçu'nun Türkiye’nin Maarif Davası eserinde "Bugün talebelik ilim yolculuğu değil,diploma avcılığıdır."sözünü doğrular vaziyette.Bilinçli bireyler,bilinçli aileleri;bilinçli aileler,bilinçli toplumları oluştururlar.Bilinçli aileler,toplumsal olayları izler ve onlara karşı duyarlı olurlar.Bugün o bilinçli insanların yetiştirdikleri çocuklar toplumda nasıl kendini belli edip,öne çıkıyor.Aramızda benden yaşta büyük olan,anlattıklarıma hakim olan,hatta bire bir yaşayan büyüklerim vardır.Her ne kadar onlara bunlar alışagelmiş bir durum olsada yeni nesil bu anlatılanları şimdilerde benzerine ender rastlanır durum olduğu için hayranlıkla dinliyor.Bu gidişat çerçevesinde bizlerin bunları hatırlaması,konu üzerinde hassasiyet göstermesi,duyarlılıklarıyla yeniden çıkarımlarda bulunması gerektiğine inanıyorum.Nimetlerden aşırı doyum, yeni arayış ve yeni açlıklar meydana getirir, nimetlerin çekiciliğini azaltır. İnsanın dünya nimetlerinden haz almaz hale gelmesini sağlar. Gözünü hiç bir şekilde doyuramayan insan aç gözlülüğünü;tüketeceğinden çok daha fazla yemeği tabağına koyarak,giyeceğinden çok daha fazla kıyafeti dolabına ekleyerek,ellerini yıkarken,dişini fırçalarken luzumundan fazla su tüketerek hem kendini,hem gelecek nesilleri tehlike altına alarak,tüketme akımı kervanına katılmayı başarmıştır.

İsraf etmek deyince sadece maddi imkânlar aklımıza geliyor değil mi?bu düşünceyi hadi birlikte yıkalım.Farklı bakış açılarıyla ufkumuzu genişleten üstadımız Necip Fazıl KISAKÜREK bir sözünde;"İnsan sevme hissini israf etmemeli.Kim ne kadar sevilmeye layıksa;onu o kadar sevmeli" diyerek  "Sevme İsrafına"dikkat çeker.Elektriğe,suya,yemeğe,eşyaya karşı gösterilen duyarlılık ve hassasiyetin aynısını sevme israfınada göstermemiz gerektiğini dile getirir.Bizlerin yaptığı maddi olmayan bir diğer en büyük savurganlık kendimize vermemiz gereken değeri,enerjiyi başka insanlara bölüştürmektir.Öyle dönemlerden geçiyoruzki sıra kendimize bir türlü gelmiyor.'Geç kaldıklarımız' diye bir liste yapsak ilk sırayı şüphesiz kendimiz çekeriz.Başkalarına koşmaktan kendimize yetişemiyoruz.Dolayısıyla kişinin kendini, sadece ona verilen vasıfları hiç kullanmadan yok etmesi,hiçe sayması,yani kendi kendini israf etmesi,kendine geç kalması israfların en acısı, en büyüğüdür.Gerçek anlamda israf edilmemesi gereken insanın ta kendisidir.Unutmayalım diğerleri her zaman kendimizden sonra gelir.Modern dönemin en büyük problemlerinden bir diğeri “zaman” dır.Herkesin hep meşgul olduğu,kimsenin kimseye ayıracak,dinleyecek,anlayacak zamanının olmadığı bir çağda;neyle,kimle,ne iş için meşgul olduğu  "Zaman İsrafı"nın tasarrufu açısından kendimize sormamızı gerektiren en önemli sorulardır.Her yaptığı ve yapmadığının hesabını verecek olan insan, sahip olduğu servet ve malı nereden kazandığını, nerelerde tükettiği,ne için,kim için hayatını nerede-nasıl geçirdiğinin hesabını da elbette verecektir.

Bu hassasiyetler çerçevesinde bilinçli insanların, farkındalıklarımızın,tasarruflarımızın çok olduğu,ziyan olmamış,tükenmemiş yarınlarda yeniden görüşmek üzere.Tekrar görüşünceye dek lütfen israf etmeyin en çok da kalbinizi.

Yazar

Ayşegül Emre

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *