HERKESE İÇİNDEKİ İYİLİK KADAR İYİ BİR HAYAT DİLERİM


776 Görüntüleme

Her insanın yaratılış gereği içinde iki büyük güç vardır. Bunlar; iyilik ve kötülüktür. Uzun cümleler kurmaktan kaçınan, anlatması gerekenleri hep kısa ve net şekilde anlatmayı prensip haline getirmiş olan öğretmenim, kavramları öğrendiğim yaşlarımda iyilik ve kötülük kavramlarını anlatırken yine çok söze ihtiyaç duymadan bir hikaye anlatmıştı. Ben bugün bu hikayeyi sizlerle paylaşarak bir başlangıç yapmak istedim.


 "Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
– “Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.”                                                                                   
– “Neyin simgesi” diye sordu çocuk.
– “İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.
Çocuk, sözün burasında;  "mücadele varsa, kazananı da olmalı" diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini daha ekledi:
– “Peki” dedi. “Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
– “Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem o!”
Bu hikayeyi ilk duyduğum anı hatırlıyorumda sınıf içinde nasıl bir derin sessizlik oluşmuştu. Kıssadan hisse verilmek istenilen mesajı herkes üzerine ihtiyacı kadar nasılda almıştı.
    Zaman zaman beslenmenin bizler için ne kadar önemli olduğunu düşünürüm. Vücudumuza neyin iyi, neyin kötü geldiğini bilir besin tercihimizi ona göre seçeriz. Vücudumuza iyi geldiğini bilerek besin değeri yüksek yiyecekler tüketmeye özen gösteririz. Yine aynı şekilde bize zarar verdiğini düşünerek asitli, fast food tarzı katkı maddesi içeren yiyeceklerden de uzak durmaya çalışırız. Vücudumuz söz konusu olunca herkes elinden geldiğince dikkatli davranır. Nedense aynı hassasiyeti zihin sağlığımız, düşüncelerimize yön vermekte kullanmayız. Zihni bulanık, kötü düşüncelerin hüküm sürdüğü bir insanın, beden sağlığının zinde olması neye yarar ki ?Ben istiyorum ki aynı hassasiyeti tercihlerimize yön vermekte de kullanalım. Neticede herkes kendisinin yöneticisidir. Herkes kendi gemisinin kaptanıdır öyleyse düşüncelerimizi kontrol etmekte, iyi ve kötüyü ayırt etmekte, birini ağırlıklı olarak tercih etmekte bizlerin elindedir. Şu bir gerçek ki içimizde neyi beslersek zamanla o oluruz. İyilikse iyilik, kötülükse kötülük. Zamanla ağır basan o duygunun esiri oluruz. Kötülük kanser hücresi gibi, insanın içerisine bir kere düştükten sonra hiç durmadan büyür, büyür, büyür. Temelde içimize düşmesine, filizlenmesine fırsat vermemekte fayda var. İçimizdeki borsada bu iki kavramdan biri değer kazandığında diğeri değer kaybeder. İyi ve güzel olan duygu ve davranışları iyi besler, büyütürsek içimizdeki iyilik borsası yükselişe geçer. Zor olan iyi olanı tercih etmektir. Ne olursa olsun, şartlar, koşullar ne kadar olumsuz olursa olsun tüm dünyaya ve insanlığa  karşı iyi insan olarak kalmaya çalışmak büyük fedakarlıklar, emek ve çaba ister. Çünkü iyi insanlar; kimsenin acısından haz duymazlar. Ortada acı çeken birileri varsa, o acı onlarında acısı olur. Acıyan kalplere merhem, sargı bezi olurlar sararlar tüm yaraları. Dokunuşlarıyla umut olurlar bilirler; asıl hayatta kalmanın, başkalarını hayatta tutabilmek olduğunu. Hüküm süren her canlının kıymetini bilirler. İnsanların yüzlerindeki ufak bir tebessüme neden olabilmek için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü iyi insanlar kendileri için değil, genelde başkaları için vardır. Kendinden önce çevresinin mutluluğudur önceliği. Bu nedenle iyi insan mutluluk, kötü insan tecrübe kazandırır. Yanlış insan ders, mükemmel insan hayatımızda iz bırakır. Bir iyiliği, karşılık bekledikleri için yapmazlar. Olayı ticarete çevirmezler. Her yaptıkları  iyilik içinse tebrik edilme ihtiyacı duymazlar. İnsanlık dediğimiz şeyin can acıtmak, ahkam kesmek olmadığını bilirler. Kendi başına gelmesini istemeyeceği şeyi, başkaları için istemezler. Herkes daha iyi hayatlara sahip olmak ister, çok azımız daha iyi bir insan olabilmeyi arzular. Herkes iyi insanlarla karşılaşmayı arzular, kimse iyi insan olmak için çaba sarfetmezken işte tamda o anda onlar dünyada iyiye inanma nedeni olurlar. Cengiz Aytmatov'un Toprak Ana eserini okurken; "İyilik yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir." diye bir sözün altını hak vererek çizmiştim. İyiliksever insanlardan öğrendikleri aktarımları başkalarına güzel örnekler bırakarak yaşatmaktır amaçları. Kirletmezler yaptıklarıyla; denizi, gökyüzünü, bir çocuğun küçük kalbini. Kendi ayakları üstünde dururken yadırgamazlar kollarından destek alıp yürüyeni. Hor görmezler, başkasını. Bilirler aslında her insanın özde aynı olduğunu. Kimsenin ekmeğine yağ sürdüğü o bıçak olmazlar, yanlışlıkla birinin elini keserim de can acıtırım endişesiyle. Kırmazlar, heves edenin hevesini mesela kimse için "Sen yapamazsın!" demezler. Şefkatle omuza konan el olmanın bile ne kadar kıymetli olduğunu bilirler. Beklerler, günün birinde gelecek adaleti ve sevgiyi. İstedikleri hayatları, diledikleri karşılığı  almamışlardır belki ama yine insanın en çok ihtiyacı olduğu anda türkü olmuşlardır yüreklerde. Kısaca bu kadar meşekkatli iken iyi düşünmek, iyi insan olmak, daha da önemlisi iyi kalmakta ısrarcı davranmak bu sadece seçkin insanların bir tercihidir. İyi insan, dünyadaki tüm kötülükleri bilen, aklına kötülük gelen ama her şeye rağmen iyiyi tercih eden kişidir. Her insan biraz kötülük bilir ama iyi kalmak, iyi düşünmek için ısrar eder. Hatta zaman zaman bu ısrar edişlerine kendileri bile hayret eder. İçten içe inanırlar er yada geç kalbinde iyilik biriktirenlerin yolunun açık olduğuna. Sadece erdemli insanlar kendi içindeki kötülüğün iyiliği yenmesini engellemeye çalışır. Sadece erdemli insanlar bunun için bir çaba içindedirler. Her insanın kıymeti iyiliği kadardır. Her kap içinde olanı sızdırır, tıpkı insanlar gibi. İyilikse iyilik, kötülükse kötülük. İçimizde hangi duygu ağırlıklı gelirse dışarıya onu yansıtırız. İyiliği ve doğru yolda ilerlememizi emreden dinimiz, doğruluktan ayrılmayan Peygamberin ümmeti olarak doğru olmak herkesin en kutsal, temel görevidir. Kur'an-ı Kerimde "Bilginler, kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip, kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” ayeti kerimenin yol gösterdiği şekilde başkalarına emredip, kendimiz iyiliği ve doğruluğu unutanlardan, uygulamayanlardan olmamalıyız, bilakis doğru davranışlarımızla örnek teşkil etmeliyiz.
Zamanında kötü insanlarla yolları sık sık çakışan Sabahattin Ali; “Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim...” diyerek tüm insanlığa adaletli bir dua öğretmiş. Bu duaya gönül rahatlığıyla amin diyebilen insan sayısının artması ise tek umudum.
Yazıma son verirken sizlere Zülfü Livaneli nasihatıyla veda etmek istiyorum;
“Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru... İnsanlara karşı kendini koru!”
İyiliğin ve iyi insanların kazandığı yarınlarda yeniden görüşmebilmek umuduyla. Siz hep olduğunuz gibi iyi kalın.

Yazar

Ayşegül Emre

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *