Gözlerimin karasının, örtüsünün karası ile buluşma anı


387 Görüntüleme

Bu defa sıkıntılı geldim Kutsal Topraklara. Ülkemde bombalar patlatılıyor, her zamankinden daha fazla saldırılıyor, birşeyi deniyorlar tutmuyor ve hemen bir başka planı devreye sokuyorlar...
Meclis yoğun ve gergin bir biçimde anayasa maddelerini oyluyor kavga gürültüler içerisinde, ülkem sistem değişikliğine gidiyor.
Acı ve endişelerimiz hat safhada.
Bu atmosferde ani bir hamle ve kısa süre zarfında karar alıp kutsal yolculuğa karar verdim. Aslına bakılırsa bir kaç aydır yüreğime oturmuştu, özlem içerisindeydim ancak yukarıda bahsettiğim hususlar planlamalarımızı bozmuştu bu anlamda.
Sıkıntılı geldim dedim ya! Gündemde olan konuların dışında bir de daha önceki gelişlerimde olduğu gibi konsantre olamadım nedense. Ev sahipliğini Yüce Yaratıcının yapacağı ve de bol bol ikramlarda bulunacağı, huzura ereceğiniz, kendinizi sonsuz güvende hissedeceğiniz Mescidi Haram'a 2 parça bezle kefenlenip kanatlanmak bambaşka bir duygudur. Bunu defalarca yaşatan Rabbime şükürler olsun.
Bu defa içimde farklı bir sıkıntı vardı. Havasına girmemiştim bu müthiş buluşmanın bir türlü. Birşeyler eksik gibiydi. Ne oluyor diye sordum yolculuk boyunca kendi kendime. Oysa böyle mi olmalıydı. Kalbim yerinden fırlayacak gibi olmalı değil miydi, önceki gelişlerde olduğu gibi.
Bir sakinlik vardı yüreğimde. Tümden bir kayıtsızlık değildi elbette bu hali ancak coşmuyordu ve bu beni huzursuz etmekteydi.
Oysa ben 8 sene öncesinde ilk geldiğimde ve o ilk tanışmada ellerimi ilk açtığımda yaptığım duanın adıydı bu. Demiştim ki: " Ya Rabb ne güzel bir kavuşmadır bu. Yıllardır bu anı beklemiştim ve beklediğimin fersah fersah üzerinde bir haz bu. Ben çok sevdim bu kavuşmayı Ya Rabb! Ne olur bunu hep yapalım. Beni yine ve bir kez daha davet et ne olur. Ayağımı buradan kesme diye yakarmıştım. Her yaptığım tavafta, orada her kıldığım duada, oradan her ayrılışımda bu talebimi yinelemiş durmuştum.
Rabbim de bizi her sene davet etti gittim ve o kavuşma anı aynı heyecan ve hazda tekerrür etmişti.
Bu defa bir eksiklik vardı ama anlam da veremiyordum. Kafamda deli sorular derler ya.
Çok fazla mı yüzsüzlük ediyorsun Erdinç sen dedim bir ara. Bak işte gördün mü bu defa olmayacak, hissedemeyeceksin diyordum kendi kendime.
Bu defa nasıl talep edeceksin? Nasıl bir daha Rabbim diyebileceksin?
İçten, gönülden olmayan, gözyaşı dökmeden samimiyetsiz bir isteyişin netice verebileceğini mi düşünüyorsun diye diye ilerliyordum Beytullah'a.
Mekke'ye ulaşıp otele yerleştikten sonra verilen toplanma ve Kabe'ye hareket saati geldikçe artar dediğim yürek çoşkum tamamen endişeye ve vesveseye dönüştü.
Cidde'den Mekke'ye doğru ilerlerken, Tur rehberi Abdulaziz Hoca bir cümle söyledi konuşmasında:"Şeytanın generalleri burada gezerler, uğraşırlar"
Dedim ki bu generaller iş başında mı yoksa. Ve tekrar içimde bir vesvese: "iyi de bu rütbeliler daha önce gelişlerinde de burdalardı"
Haydaaaaa!
Bu düşünceler içerisinde Kabe'ye hareket edildi grup halinde.
Ne kötü bir durumdur bu ruh hali.
Oysa ki daha önceki gidişlerde grubun bir kısmını alır o ilk kavuşmayı müthiş bir heyecanla onlarda hazırlar, kafalar yerde olduğu halde Beytullah'ın dibine kadar grubu ilerletir ve içte Allah'ın evi şu anda başınızı kaldırdığınızda tam karşınızda olacak, kaldırın başlarınızı ve en özel dualarınızı yapın derdim.
Bu defa grup almamıştım zira kendime mecalim yoktu ki. Onları nasıl o kavuşma anına hazırlayıp o duyguyu hissettirecektim ki. İlk defa mahrum olacağım bu organizasyonu da yapamamıştım, bu hazzı alamamıştım ya iyice korku saldı içimi.
Bu buluşmanın hakkını ilk defa veremeyecektim içimde. Oysa ki Kabe aşkımın ilk oluşumu burasıydı hep.
İlerledim başım yerde. Tavaf eden müminlerin arı vızıltısını andıran sesleri her adımımda daha fazla artıyordu. Yaklaştım ama cesaretim yoktu başımı kaldırıp göz göze gelmeye bu defa.
Efendimizin: "Kabe'yi Muazzama'ya günde 120 rahmet iner. Bunlardan 60 tanesi tavaf edenlere, 40 tanesi namaz kılanlara, 20 tanesi de Kabe'ye bakanlara iner" dediği rahmet deryasına bakarken bu defa ya gözüm yaşarmazsa..
Bu endişe ve duygu yoğunluğu içerisinde yavaşça kaldırdım başımı siyah örtüsü içerisindeki, insanlığın ilk ibadet mekanına.
Dünya müslümanlarının cazibe merkezi haline gelmiş ve her dönemde binlerce müslümanın koşup geldiği Yüce mekana.
Dünyanın merkezinde yükselen şerefli eve.
Gözlerimin karası, örtüsünün karası ile buluştu bir kez daha.
Yooo hiç de endişe duyduğum gibi, tereddüt ettiğim gibi yani korktuğum gibi ilerlemiyordu.
Gözlerimin büyüdüğünü ve bu gerilmeyle birlikte gözyaşlarımın her zamankinden daha fazlaca yanaklarımdan süzüldüğünü, kalbimin ritminin bir anda serileştiğini hissediyordum ve bu harikaydı.
Vücudum daha önceki buluşmalardan farksız bir titreme içerisindeydi. Ellerimi kaldırdım ve şükrettim Yaradana. Rabbim bu duyguyu benden almadığın için şükürler olsun duaları çıktı dilimden.
Ve dedim ki: "Ya Rabb ben bu ilk kavuşma duygusunu çok sevmiştim. Burada her defasında eşsiz huzur bulmuş, kendimi hep yenileyerek buradan dönmüştüm. Bereketini de yıl boyunca yaşayıp tekrar Senin davetinle yine sana koşmuştum. Belki yine yüzsüzlük yapacağım biliyorum ancak, ayağımı buradan kesme ne olursun. Sevdiklerimle birlikte tekrar tekrar buralara gelme fırsatını bize ver ne olursun"
Amin, Amin, Amin...

Yazar

Erdinç Teğmen

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *