1 Kasım seçimleri sonrasında bildiğiniz gibi,  MHP’de 13 adayın genel başkanlık için ismi zikredildi. Bu, kurumsal ve demokratik siyasi partilerde normal karşılayabileceğimiz olağan bir durum. Hele de son seçimde baraj altında kalma sıkıntısı yaşamış ve oyunu önemli oranda düşürmüş bir parti için daha da olağan bir durum.

Ancak benim üzerinde duracağım mesele, Sayın Devlet Bahçeli’nin dili sürçerek söylediği 130 rakamından sıfırı attığımızda geriye kalan 13 isimden birisi için söylediği sözlerin içeriğidir.

Ne dedi Muhterem Bahçeli?!,

“Bunların içerisinde birisi vardır ki, gelecekte hep beraber göreceksiniz, Fethullah Gülen hareketinin siyasi figürü olarak MHP’de görevlendirilme meselesidir. Bu da ne O’na ne de başkasına fayda getirmez”.

Devlet Bahçeli’nin, Gülen hareketinin siyasi figürü olarak MHP içerisinde harekete geçtiğini iddia ettiği, yine Sayın Bahçeli’nin kendi ifadesi ile “dinlenmeye” alarak 1 Kasım seçimlerinde aday göstermediği Meral Akşener’i FETÖ’nün MHP içerisinde yerleştirme gibi bir çabasının olup olmadığını bilemem.

Ancak şu var ki, daha önce defalarca değişik siyasi partilerde bu tip operasyonlarla kadrolaştığına ve kendi adamlarını yerleştirdiğine şahit olduğumuz bu yapının böyle bir işin içerisinde olmasını da yadırgamam.

 Her ne kadar da Gülen’in avukatlarının alelacele Bahçeli’nin bu iddiasını yalanlamış olsalar da, 17 Aralık sonrasında belgeleriyle ortaya çıkan her meseleyi “biz yapmadık, bizimle alakası yok” kıvırmalarına bağışıklık kazandığımızdandır, bu açıklamanın da bir anlamı olmasa gerek.  

Hem CHP Genel Başkanına hem de MHP’nin 12 Genel Başkan yardımcısına kaset operasyonu yapan ve amacına ulaşan bu yapı son olarak AK Parti hükümetine 17-25 Aralık darbe operasyonu yaparak, devletin bir kolunu diğer kolu ile alt etme sinsi savaşına girişmiş ve bu ihanet savaşının bugün kaybeden tarafı olmuştur.

İşte o kendi genel başkan yardımcılarına yapılan kaset operasyonu sonrası okyanus ötesine en ağır göndermeleri yapan Bahçeli, bir süre sonra her ne olduysa birden bire sus pus olmuş, hatta bu yapının söylemleri üzerinden hükümete en acımasız bir şekilde yüklenmiştir.

Bu gün kendi partisine ve koltuğuna göz diktiği iddiasında bulunduğu yapının adeta savunucusu olan ve ülke için yaptığı ihaneti görmezden gelen Muhterem Bahçeli, kendi koltuğunun tehlikeye düştüğünü görür görmez söylem ve eylem değiştiriyor.

İyi de arkadaş, ciddi cidi salvosunu yediğin bir yapıya 1 Kasım seçimlerine kadar sürekli neden sahip çıktın? Madem bunlar yunmuş yıkanmış “ananas”tılar da bugün neden tabanına tehlike olarak gösterme telaşı içerisine giriyorsun. “Tayyip Erdoğan kendi açıklarını kapatmak için cemaate savaş açıyor, paralel maralel yok kardeşim” deyip bunlarla kol kola girmiştin ya hani, ne oldu?

İyi ya işte paralel maralel olmayan cemaat! senin partinin başına bir ablasını! yerleştirmiş, çok mu abes yani?

Hatırlıyorum da, MHP içerisinde bazı vekil adayları geçmişte yaşadıklarından dolayı galayana gelip televizyon ekranlarında “yav kardeşim bunlar var ya bunlar, bana da kumpas kurdulardı” dediğinde; “yahu Başkan, oldu mu şimdi senin yaptığın. Bir çuval ananası mahvettin. Biz şimdi bu arkadaşlardan nasıl oy alacağız” diyerek durumu düzeltmek için ekran karşısına koşmuşlardı.

Bakın 1 Kasım sonuçlarına. Hiç de fayda sağlamamış bu siyaset partinize. Aksine baraj tehlikesi yaşamış, zar zor atmışınız kendinizi barajın az üstüne.

Şimdi bunlar bize de kumpas kuracaklar aman ha demenin ne anlamı kalıyor ki Sayın Bahçeli? Sen bir dönem kavga içerisine giriştiğin FETÖ’ne oy kaygısı ile zeytin dalı uzatıp tüm seçimlerde gerilerken, Sayın Tayyip Erdoğan ve Sayın Davutoğlu savaş açarak yüzde 49 oy almıştır.

Demek ki doğru olana her zaman ve dönemde sahip çıkıp yanlışı siyasete kurban etmeyeceksin.  

Daha önce tongasını alenen yediğin bir yapıya paralel örgüt diyebilmek için daha kaç operayon yemen gerekecek?

Koltuğuna ve partine göz diktiklerini ifade ettiğin yapı ve bu yapı gibiler umarım bundan sonra senin için ilelebet paralel yapılanma olur Sayın Bahçeli…