AK Parti ve MHP’nin yerli ve milli siyaseti kazanacaktır


388 Görüntüleme

2019 seçimleri şahısların ötesinde bir seçim olacaktır. 

2019’da İlk defa bir cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçilecek. 

Sistem değişikliğini vesayetçilere rağmen onay veren Türk halkı, 2019 da bu makamı vesayetçilere asla teslim etmez..

O sebeple, Abdullah Gül ya da Akşener isimlerinin aday olmaları bu süreci kattiyen akamete uğratmaz. 

Bu süreçte Gül’ün son dönemde, Bakanlık, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yaptığı siyasi hareketi somut bir biçimde eleştirme hamlesi, AK Parti ve milletin iktidarını durdurma mücadelesi olarak algılanacağından, seçmen nezdinde fazla bir karşılığı da olmayacaktır. 

Amacı her ne olursa olsun, Gül’ün post-politik siyaset tercihi milletin iktidarının ve dolayısıyla demokratik siyasetin sınırlandırılması sonucunu doğuracaktır. Öte yandan, bürokratik vesayetin ortadan kalkıp milli iradenin hâkim olduğu demokratik bir siyasi ortamda, post-politik siyasetin seçmende ciddi bir karşılık bulması mümkün değildir.

Siyaset dışı müdahaleler tarihe gömülecektir 

 

Bundan sonraki süreç, AK Parti ve MHP’nin yerli ve milli siyaset zemininde bir ittifakla Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ülkede konsolide olmasını sağlaması ve iktidarın tamamıyla demokratik güçlerin eline geçmesi yönünde gelişecektir. Bu, ülkenin demokratik bir rejim esasına göre yeniden inşası anlamını taşımaktadır. Halen devam eden uluslararası baskı ve kuşatmalar kırıldıkça, ülke içerisinde eski oligarşik düzenin restorasyonunu arzulayan anti-demokratik güçler de yeni sürece adapte olmak zorunda kalacaktır. Ülkede tam anlamıyla demokratik bir rejimin tesisi, güç ilişkilerinde yaşanan halihazırdaki kaymaların aynı yönde seyretmesiyle, tüm siyasi aktörlerin ortaya çıkacak siyasi şartları, yani yerli ve milli siyaset zeminini kabullenmesi sonucunda gerçekleşecektir. Böylece, bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat süreci ve benzeri siyaset-dışı müdahaleler tarihin karanlığına bir daha geri dönmeyecek şekilde gömülmüş olacaktır. 

Uluslararası güçlerin Türkiye siyasetini dizayn etmek noktasındaki istek ve güçlerinde bir azalma söz konusu değildir. 

Ancak artık Türkiye siyaseti, küresel güçler, askeri-sivil bürokrasi, büyük sermaye ve bunlara eklemlenmiş STK, medya ve dar toplumsal kesimlerin keyfine göre dizayn edebileceği bir noktadan uzaklaşmıştır. Bu durum, elbette ülkedeki iktidar mücadelesinin sona ermesi anlamına gelmemektedir. 15 Temmuz sonrasında ülkenin kuşatma altına alınması bu sürecin halen devam ettiğini göstermektedir. Farklılık, bu mücadelenin sonucunda ortaya çıkan tablodadır. Yerli ve milli toplumsal-siyasi blok, siyaset-dışı dayatmalara tüm gücüyle direnmektedir. 

 

Yazar

Erdinç Teğmen

0 Yorum:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *