Yükleniyor
Yükleniyor
Kemal Kılıçtaroğlu'nun 'adalet' söylemi ile başlattığı yürüyüş, 15 Temmuz'un yıldönümünü gölgeleyemediği gibi aksine halk kitlelerinin daha da coşkuyla meydanlara akın etmesi neticesini vermiştir.
Birileri, Kılıçtaroğlu'nun bu yürüyüyüş kalkışması sonrası, artık gerçek bir lider olduğundan dem vuradursun, Türkiye'nin her tarafından Maltepe Meydanı'na toplayabildiği kişi sayısı, sadece Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nda 15 Temmuz gecesi toplanan 250 bini aşkın kişi kadar olmamıştır.
Kılıçtaroğlu'nun bu yürüyüşte terör örgütleri ile kol kola görüntü vermiş olması, CHP'nin tarihine bir kara leke olarak yazılmış ve CHP'ye aslında önemli de bir darbe vurmuştur.
15 Temmuz bir FETÖ darbesiydi
Örgüt üyeleri, CHP'nin genel başkanı ve terörist başı Gülen 15 Temmuz hain girişiminin ardından başarısız olduğundan buyana 15Temmuz'un kontrollü bir darbe olduğu algısını her fırsatta dillendiriyor olsalar da, 15 Temmuz, Fetullah ve imamlarının yapmış oldukları haince bir işgal girişimiydi.
Bunun sağlam dayanakları ve çalışmaları üzerinde durmak istiyorum.
Dershanelerin kapatılması süreci ile başlayan Erdoğan ve Ak Parti'yi yok etme söylem ve eylemlerini 15 Temmuz girişimi öncesinde hep birlikte yaşadık ve şahitlik ettik.
Gülen medyası ve derin bağlantıları olduğu bazı medya organları ile bir taraftan Erdoğan ve hükümet üzerinde yoğunlaşan, hırsı, yolsuz, Firavun söylemleri, diğer taraftan Hakan Fidan'ın savcılığa çağrılması, DEAŞ ile Ak Parti arasında bağ kurarak, DEAŞ'a destek verdiği algısını pompalamaları, mit tırlarının hukuk dışı bir şekilde durdurmaya kalkışmaları, 17-25 Aralık algı operasyonu, Gezi olayları gibi bir çok olayın içerisinde yer alan FETÖ'nün 15 Temmuz öncesi bir takım yıpratma denemeleriydi.
Gülen’in ilk kez giydiği haki renk cübbeyle yaptığı 21 Mart 2016 tarihli ve lanetlemelerle dolu propaganda konuşması, 15 Temmuz darbe girişiminin şifreleriyle doludur. Burada hükümeti zulümle itham eden Gülen, örgüt mensuplarını ise hükümeti hizaya getirecek ıslahçılar olarak nitelemiştir. Yalnızca bu değil; FETÖ medyasına sızan darbe göndermelerinin kalkışmadan yaklaşık bir buçuk yıl öncesinden başlayarak piyasaya sürüldüğü gözlemlenmiştir. Örneğin Akın İpek’in sahibi olduğu Kanaltürk televizyon kanalında Tarık Toros’un hazırladığı “Merkez Siyaset” adlı programın canlı yayınında Ekrem Dumanlı “Gider abi gider. Gitmek zorunda. Ya adam gibi gider veya gitmek zorunda kalır” sözlerini sarfetmiştir. 14 Haziran 2016’da, yani kalkışmadan yalnızca bir ay evvel, örgütün diğer medyatik karakterlerinden olan akademisyen Osman Özsoy da, “hizmet hareketi” olarak kavramsallaştırdığı örgütün mensuplarını güzel fakat yoğun günlerin beklediğini söylemiş ve eklemiştir: “Ben profesör olacağıma keşke albay olsaymışım mesela. Bu süreçte daha fazla katkım olurdu”.
Darbe göndermeleri
Can Erzincan TV’de yayınlanan programlar ve kliplerde de öngörülen darbe girişimine dair somut göndermeler izlenmiştir. Bu göndermeler en tuhaf ve en sübliminal dokusuyla “Sükûtun Çığlığı” adlı reklam dizisinde kendini göstermiştir. İlk kez 5 Ekim’de –yani darbe girişiminden tam dokuz ay on gün önce yayımlanmaya başlayan bu reklamlardan en dikkat çekeni, sonunda bir bebeğin güldüğü, öncesinde ise siren arkafonunda yıkık bir şehrin kuşbakışı gösterildiği yirmi saniyelik reklam olmuştur. Zaman gazetesinde, televizyon reklamlarında, billbordlarda ve hatta kırk katlı bir plazanın dış cephesinde yayımlanan “Zaman Kardeşlik Zamanı” ve “Bir İhtimal daha var” başlıklı afişler de asker postallarını işaret etmiştir. Sızıntı dergisinin Mart 2016 tarihli sayısında FETÖ yazarlarından Abdullah Aymaz, 12 Eylül darbesinden önce Gülen tarafından yazılmış “Nevbahar Mesajı”na atıfta bulunarak “36 sene sonra Yusuflara müjdeler olsun!” ifadesini kullanmıştır.
Örgütün sosyal medya trollerinden Fuat Avni ve Emre Uslu da darbe tarihini çok önceden işaretlemiştir. Örneğin 2015 Eylül’ünde attığı tweet’te Uslu, hali hazırda firari bulunduğu Amerika’dan Türkiye’ye 2016 Temmuz’unda döneceğini söylemiş ve eklemiştir: “Ey havuz ve saray tetikçileri ne kadar çırpınırsanız çırpının bahar gelecek. Cemre düştü artık”. 13 Temmuz’da “Gör bak neler olacak” diyen Mustafa Ünal’dan sonra örgütün diğer bir sosyal medya trolü Tuncay Opçin de “Yatakta basıp, şafakta asacaklar” tweet’ini atmıştır. Hiçbir çekince ya da gizlilik içermeyen tüm bu mesajlar 15 Temmuz’un FETÖ tarafından önceden planlanmış ve özgüveni oldukça yüksek bir kalkışma olduğunu göstermiştir. Bu nedenle şayet 15 Temmuz’dan önce FETÖ medyası alınan hukuki kararlarla engellenmemiş olsaydı, kanlı kalkışmanın akamete uğratılması çok daha güç olabilirdi.
O gece ve sonrası
Türkiye 15 Temmuz 2016 Gülenci darbe girişimiyle sarsıldı. Örgüt mensuplarının daha sonra ele geçirilen “Yurtta Sulh” başlıklı Whatsapp grubundaki yazışmalar hem yeni medyanın gücünü hem de FETÖ’nün hırs ve öfke dolu tarzını tescil etmiştir. Sosyal medyada yayılan asılsız fotoğraflarla askere şiddet uygulandığı imajını da yaymaya çalışan darbe destekçileri, TRT’de Tijen Karaş’a okutulan korsan bildiriyle de umutlanmıştır. Bu bildiri her ne kadar 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat’a tanıklık etmişlerin hafızasında travmatik bir etki yaratmışsa da, söz konusu kalkışmanın Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından değil; ordu içindeki FETÖ mensupları tarafından gerçekleştirildiğinin anlaşılması uzun sürmemiştir.
Şimdi 15 Temmuz'un kontrollü bir darbe olduğu yalanına sarılan sahte örgüt ve CHP zihniyetine söyleyecek çok sözümüz olsa da, söylemlerinin bir anlamı olmadığını gördüğümüzden dolayı, bunun çok üzerinde durmadan, dün gece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'hain kim olursa olsun ihanetlerinin cezasını ödeyecekler' sözünü esas alıp, mücadelemizi sonuna kadar sürdürmekle yükümlüyüz.
0 Yorum:
Yorum Bırakın